Altın boğalar daha hızlı koşuyor

Yayınlama: 04.11.2023 12:02:00 Güncelleme: 04.11.2023 12:15:09

Son bir ayda borsa düşerken bazı emtia fiyatları borsayı alternatifsiz gören yatırımcılara göz kırptı. Üstelik, önümüzdeki dönemde özellikle savaş gündemi, emtia fonlarında yeni bir oyunun sahne almasını sağlayabilir. İşte uzmanların fon yatırımcılarına strateji önerileri

Altın boğalar daha hızlı koşuyor

SAFA GÜMÜŞ

Her ne kadar art arda gelen faiz artırımları değerli metallerin fiyatlarını baskılıyor görünse de merkez bankalarının rezervlerini artırma hevesi fiyatları yüksek seviyede tutuyordu. Ancak, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’da açılan cephelerin etkisiyle altın tutarlı çıkışlar gösteren en önemli emtia haline geldi. Son bir ayda en yüksek getiriyi sağlayan ilk 20 yatırım fonunun 19’u özellikle altın içeren portföylere sahip.

Tarih boyunca yatırımcıların veya geniş çerçevede tasarruf sahiplerinin davranışları, dünya konjonktüründeki değişimlerden hiçbir zaman bağımsız olmamıştır. Bu çerçevede her dönem farklı yatırım araçları öne çıkmış ve ilgi oraya doğru yönelmiştir. Zaman zaman bu yatırım araçlarına olan ilgi o kadar yoğun bir hâl almıştır ki, varlıkların fiyatlarında suni bir artışa yol açarak “balon” oluşturmuşlardır. Bunun en net örneğini Amerika’da yaşanan Mortgage Krizi’nde görmek mümkün.

Kriz belki de tasarruf sahibi veya yatırımcıların duymaktan en çok korktuğu ve tüylerinin ürperdiği kavram olabilir. Çünkü kriz, genellikle bazı varlık sınıflarında ve yatırım araçlarında ani değer kaybıyla sonuçlanır. Krizlerin boyutuna ve şekline bağlı olarak bazen borsalar çökebilir, bazen para piyasaları etkilenebilir. Bazen reel bir varlık olan evlerin fiyatlarında ani değer düşüşü gözlemlenirken bazen hızla artan enflasyon paranın alım gücünün düşmesine yol açar. Bu sebeple krizlerin hep bir kaybedeni vardır.

Kriz veya krizin habercisi olan bir belirsizlik ortamının en kuvvetli olduğu zamanlarda yatırımcılar deyim yerindeyse kaçacak delik arar. Ellerindeki çeşitli varlıkları, varlıkların daha fazla değer kaybetmesi korkusuna karşı satar ve o varlık sınıfındaki değer kaybını derinleştirirler. Bu varlıkların satışından elde ettikleri tutarı ise “güvenli liman” olarak gördükleri bazı “emtia” çeşitlerine yatırırlar.

FİNANSAL PROBLEMLERİN IŞIĞINDA

Uzun bir sürenin ardından Amerika Birleşik Devletleri, yüksek enflasyon tehdidiyle yeniden karşı karşıya olduğunu hissetti. Bu nedenle, ekonomiyi stabilize etmek ve enflasyonu kontrol altına almak amacıyla faiz oranlarını olağanüstü bir şekilde yükseltti. Amerika’yı takip eden diğer ülkeler ve kendi iç dinamikleri doğrultusunda yine enflasyonla mücadele eden Avrupa da faizleri aynı ivedilikle artırdı. Faiz oranları artırılırken, dünyanın en güvenilir bankaları arasında gösterilen Credit Suisse iflasın eşiğine geldi. Amerika’da bir dizi banka ansızın iflas ederek “finansal” sisteme olan güveni, güvene en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde sarstı. Rusya, siyasi birtakım sebeplerle Ukrayna’ya savaş açtı. Asya ile batı arasında olan ticaretin konumu ve önemi tartışmalı hale geldi. Üstelik bunların hepsi, COVID-19 adı verilen ve dünyayı uzun bir süre etkisi altına alan “ölümcül” bir virüsün, yaşantımız üzerindeki yıkıcı etkisini yeni yeni kaybetmeye başladığı bir zamanda yaşandı. Üstüne bir de geçtiğimiz ay fitili ateşlenen İsrail-Hamas savaşı… İşte bütün bunlar yatırımcıları ve tasarruf sahiplerini ekonomik bir bilinmezliğin ortasında olduğumuza ikna eden gerçekler.

LİMAN GERÇEKTEN GÜVENLİ Mİ?

Savaş, Fed’in faiz politikalarındaki değişimler ve resesyon endişeleriyle birlikte, yatırımcılar tasarruflarını emtia piyasasına yönlendirmek için uygun bir ortama sahip gibi görünüyor. Ancak, altın gibi güvenli liman olarak kabul edilen emtialar gerçekten düşünüldüğü kadar güvenli bir liman mıdır ve günümüz ekonomik koşullarında bu varlıklara yatırım yapmak doğru bir tercih midir? Günümüzde yatırımcılar “emtia” fonları dâhil olmak üzere fiziki altın veya altın sertifikası gibi birçok emtia çeşidine doğrudan ulaşma imkânına sahip. Bu çerçevede özellikle ekonomik belirsizliğin yüksek olduğu dönemlerde içgüdüsel olarak hem yurt içinde hem de yurt dışında yatırımcıların bu tarafa yöneldiğini söylemek mümkün. Son bir ayda en yüksek getiriyi sağlayan ilk 20 yatırım fonunun 19’u özellikle altın içeren portföylere sahip. En önde, yüzde 11,45’lik bir değer artışıyla Rota Portföy’ün RPG koduyla işlem gören Altın Fonu yer alırken ikinci sırada yüzde 11,42 ile Aktif Portföy’ün MGK kodlu Altın Fonu ve yüzde 10,86 ile ICBC’nin ICA kodlu Altın Fonu bulunuyor. En büyük kayıplar yaşayanlar arasında ise hisse senetlerine ağırlık veren fonlar, yüzde 16’ya kadar varan değer kayıplarıyla dikkat çekiyor. Bu bakış açısıyla, savaş gibi durumlarda ekonomik ve siyasi belirsizlikler altın yatırımının yanlış bir seçenek olduğunu söylemek güç. Geçen ayın başlarında Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıların ardından altın değeri kısa sürede yüzde 10’a yakın artarak yatırımcısına kazanç sağladı.

"KANLI ALTIN"

Emtialar arasında özellikle altının güvenli liman özelliği, benzer durumlarda önemli bir rol oynuyor. Daha önceki savaşlara bakıldığında, altın genellikle yatırımcısını korudu ve doğru pozisyon alındığında tasarruflarda değer artışı sağladı. Örneğin, 1992 yılında başlayan Bosna Savaşı’nda ons altın 340 dolar seviyesindeyken, savaşın sona erdiği 1995 yılında 386 dolar seviyesine yükselmişti. Ayrıca, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak ettiği dönemde altın, bir aylık süre içinde değer kaza yakın bir oranda kazanç sağlamıştı; ons altın değeri 1.322 dolardan 1.613 dolara yükselmişti. Bu perspektiften bakıldığında, özellikle Avrupa’ya yakın bölgelerde yaşanan savaşların altın fiyatını olumlu yönde etkilediğini söylemek mümkün. Ayrıca, savaş tehdidi ortaya çıktığında, altın yatırım açısından en uygun seçeneklerden biri olarak öne çıkıyor. Örneğin, Körfez Savaşı’nın başladığı 2 Ağustos 1990’da, savaşın ilk 10 gününde altın değeri yüzde 6,70 arttı. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ilk 10 gününde altın yüzde 4,64 değer kazanırken, İsrail-Hamas savaşının ilk 10 gününde altının ons fiyatı Körfez Savaşı’na benzer şekilde yüzde 6,46 yükseldi. Şimdi ekonomik perspektiften bakalım. Bireylerin talepleri ve harcama tercihleri, genel konjonktürden etkilenir ve dünya ekonomisindeki durumları göz önünde bulundurur. Bu bağlamda, ekonomi durgunluk yaşadığında, harcamalar azalır ve borsada işlem gören şirketler genellikle olumsuz bilançolar açıklar. Bu dönemde insanlar tasarruflarını farklı varlıklara yönlendirme ihtiyacı hissederler ve en yaygın tercihlerinden biri yine altın olur.

EKONOMİ SOĞUDUKÇA ALTIN ISINIYOR

Dünya ekonomisinin lideri olan ABD, 1949’dan bu yana 12 ayrı ekonomik durgunluk dönemi geçirdi. Bunlardan 8’i, daha modern zamanlarda, yani verilerin daha iyi kaydedilebildiği 1970 yılından sonra gerçekleşti. Altının ons fiyatı, ABD’nin bu 8 durgunluk döneminden 6’sında artış gösterdi ve sadece 2 dönemde kabul edilebilir bir düzeyde değer kaybetti. Bu 6 durgunluk döneminde, altın nominal olarak ortalama yüzde 12 değer kazandı. Aynı 6 resesyon döneminin 3›ünde ise altın yüzde 10›un üzerinde değer kazandı. Dolayısıyla, Amerika ekonomisi durgunluğa girdiğinde altın portföyünüzü gözden geçirmek faydalı olabilir.

'MERKEZ BANKASI' FAKTÖRÜ

Resesyon, faiz oranları veya savaş gibi dönemlerde, bazı emtialara olan talepte değişiklikler yaşandığını biliyoruz. Ancak genellikle göz ardı edilen bir gerçek var. Altın gibi kıymetli metaller, sadece bireyler veya zaman zaman şirketler tarafından güvenli liman olarak görülmez. Altın, Bretton Woods dönemi öncesi banknotlar için standart bir değer ölçüsüydü ve rezerv olarak kullanılırdı. Bugün ise Merkez bankaları, dolar veya diğer para birimlerinin yanı sıra önemli miktarda altın rezervi bulunduruyorlar. Bu «altın» talebi, merkez bankalarında da bireylerde olduğu gibi, ekonomik koşullara göre farklı tepkiler ortaya koyabiliyor.

1 YILDA 147 TON!

Dünya Altın Konseyi’nin verilerine göre, son zamanlarda Türkiye dâhil birçok ülkenin merkez bankalarının altın rezervlerini artırdığını ve dolayısıyla altın satın aldığını gördük. Bu durum aslında önemli bir noktaya işaret ediyor. İş Portföy Stratejisti İrem Tasalı ve İş Portföy Çoklu Varlık Portföy Yönetimi Bölümü Müdür Yardımcısı Kadir Furtun’un belirttiği gibi, “2022 ve 2023 yıllarında artan ABD faiz oranları değerli metalleri baskılasa da, merkez bankalarının altın alımları değerli metallerin direncini korumasını sağladı.” Bunun arkasında yatan temel nedenler oldukça basit. Öncelikle, merkez bankaları genellikle bireylerin yaptığı gibi küçük miktarlarda altın alım veya satım işlemleri yapmazlar. Türkiye, 2022 yılında 147 ton altın satın alarak başı çekti, bu da merkez bankalarının önemli bir oyuncu olduğunu ve yüksek talepleriyle altın fiyatlarını doğrudan etkileyebildiklerini gösteriyor. Ayrıca, merkez bankalarının altına yönelmesinin sebebi, bireylerin ekonomik belirsizlik dönemlerinde altın alımını artırmalarıyla benzerlik gösteriyor. Şu anki belirsiz ortamını da sayarsak, incelediğimiz 6 ekonomik kriz döneminde, genellikle Avrupalı devletler altın satarken, Çin ve Rusya başta olmak üzere “Asya” bloku, altın alımlarını artırdı. Emtia yatırımı denildiğinde genellikle altın akla gelse de tarımdan enerjiye, enerjiden kıymetli metaller ve daha birçok alanda emtia yatırımı yapılabilecek geniş bir alandır. Bu nedenle özellikle emtia fonları aracılığıyla yatırımcılar kendilerini ekonomik belirsizliklere karşı koruyabilirler. Bu konu, portföy çeşitlendirmesi açısından da büyük öneme sahiptir. Çünkü altın güvenli liman olarak bilinse de yalnızca altına yatırım yapmak, diğer emtiaların potansiyel değerini göz ardı etmek anlamına gelebilir.

Bu çerçevede uzmanların görüşleri oldukça önemli. Savaş, Fed, faiz ve ekonomik belirsizliğin gölgesinde yatırımcısının bir süredir yüzünü güldüren emtiaların geleceğini ve mevcut görünümünü sizler için sektör profesyonellerine sorduk.

 “TALEP ESNEKLİĞİ DÜŞÜK EMTİALARA DİKKAT!”

ALB Yatırım Araştırma Analisti Ahmet Deniz Yağbasan:

Pandeminin neden olduğu etki ile gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin birçoğu yüksek enflasyon ile mücadele etmektedir. Para politikası ise bu ortamda başvurulan en önemli araç olarak öne çıkmıştır. Türkiye’de yerleşik yatırımcılar ise enflasyonda yaşanan yükselişten korunmak için getiri potansiyeli yüksek yatırım araçlarını aramaya devam etmektedir. Hali hazırda küresel piyasalarda faiz artırımlarında son raddelere ulaşan merkez bankaları, önümüzdeki süreçte faiz indirimine odaklandılar. Faiz indirim süreci emtia grupları üzerinde güçlü dolar baskısını azaltabilir. Bu da emtialar genelinde fiyatların yukarı yönlü hareketlenmesine yol açabilir. Yüksek faiz etkisinin orta-uzun vadede devam edeceği projeksiyonunda ise, emtia fonlarında “talep esnekliği düşük” olanları takip etmekte fayda var. Faiz oranlarının yüksek kalması talepteki canlanmayı azaltabileceğinden, talep esnekliği yüksek emtialarda arz fazlası kaynaklı değer kaybı yaşanabilir. Hali hazırda talep esnekliği düşük olan tarım ve enerji emtialarının öne çıkabileceğinden bahsedilebilir. Ağırlıklı olarak sanayi tarafında kullanılan gümüş, alüminyum, paladyum ve bakır gibi emtialar da talep esnekliği düşük olmakla birlikte dünya ekonomisinin yöneliminden kolay etkilenmektedir.

Sıkılaşma adımları emtialar üzerinde baskı oluştururken, bu adımların sona ermesiyle birlikte emtia fiyatları üzerindeki baskı da sona erebilir. Burada sıkılaşmanın fayda sağlayacağı emtialardan ziyade sıkılaşma adımlarının sona gelinmesi ile hareketlenebilecek emtialardan bahsedilebilir. Sanayi ve diğer birçok alanda kullanılan emtia türleri var. Gelecek dönemde sıkılaşmanın sona ermesi ile sanayi üretiminde yaşanabilecek canlanmaya paralel olarak talepteki canlanma, emtia fiyatları üzerinde yukarı yönlü hareketliliğe neden olabilir.

Emtialar; ekonomik büyüme, enflasyon, arz-talep dengesi, jeopolitik riskler gibi pek çok faktörden etkilenebilmektedir. Belirsizlik döneminde özellikle riskten korunma isteğiyle değerli madenler tarafına yönelimleri sıkılıkla görmekteyiz. Bunun beraberinde sadece belirsizlik döneminde değil ekonomilerin büyümesi ile gümüş gibi emtiaların kullanımı artacağından, portföylerde, ekonominin canlı olduğu dönemlerde bu emtialar değerlendirilebilir.

“EMTİALARIN ODAĞINDA JEOPOLİTİK GELİŞMELER VAR”

Jeopolitik gelişmelerin günde me gelmesinden önceki dönemde; Altın ve Gümüş gibi değerli madenlerde oynaklıklar, gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz adımlarına göre hareket etmekteydi. İçerisinde bulunduğumuz dönemde ise merkez bankası kararlarının fiyatlamalar üzerinde ikinci planda kaldığı izlenmektedir. Şu an piyasanın odaklandığı noktaların en başında jeopolitik gelişmeler yer almaktadır. Değerli madenlerde geleceğe yönelik beklentilerde iki senaryo bizleri karşılamaktadır. Jeopolitik risklerin daha da artış göstermesi, Ons Altın’ın 2.000 dolar üzerinde konumlanmasına neden olabilir. Bu gelişmeler ışığında yıl içerisinde test ettiğimiz 2.050 seviyesi önemli bir bölge olarak öne çıkmaktadır. Diğer senaryoda ise jeopolitik risklerde iyimser bir senaryo… Burada son yılların en yüksek seviyesine yükselen ABD tahvil faizlerinin etkisi öne çıkabilir ve Ons altında 1.900 dolar seviyesinin altına geri çekilme yaşanabilir. Yine de orta-uzun vadede FED’in faiz indirimleri beklenti dâhilinde olduğundan, ons altında sözünü ettiğimiz seviyelere doğru yaşanabilecek geri çekilmeler bir fırsat da oluşturabilir.

Türkiye’de altın yatırımı geleneksel bir yatırım aracı olarak takip edilmektedir. Hali hazırda Türkiye’deki yatırımcıların büyük bir çoğunluğu değerli madenlerini bankalar nezdinde değil yastık altı tabiri ile de bilinen fiziki olarak tutmayı tercih etmektedir. Bu “geleneksel” tutum karşısında, emtia fonlarının, uzun vadeli altın yatırımına bir muadil olarak görülmesi ihtimalini düşük görmekteyim.

 “FAİZ ARTIŞLARINDA YAVAŞLAMA VEYA İNDİRİM DÖNGÜSÜNÜN BAŞLAMASI ALTINI POZİTİF ETKİLEYEBİLİR”

Hedef Portföy Pazarlama Direktörü Sefer Humar:

Küresel piyasalarda, güvenli liman arayan yatırımcılar emtialara hızlı ve yoğun bir talepte bulunurlar. Sadece ekonomi ve siyasal belirsizlik dönemlerinde değil, yerel ticaret politikaları ve uluslararası ticaret politikalarında bazı değişikliklerin olduğu dönemlerde ve vergilerde olan düzenleme faktörleri sebebiyle son 1 aylık süreçte emtia hacimlerinde genel bir artış sağlanmıştır. Bu talebin diğer enstrümanlarla birlikte paralel büyümesini ve talebin artacağı düşüncesindeyiz.

Türkiye’de ekonomik büyümeyle paralel ve demografik finansal ilgiden dolayı, altına olan talep her dönem artmıştır. Şehirleşme, dijitalleşme, tarım, enerji ve değerli metallere karşı oluşan finansal yaklaşım, emtia fonlarının alım satımının online olarak yatırımcıya kolay ulaşmasıyla birlikte, emtia fonlarının belli dönemlerde fiziki altın getirisinden daha yüksek bir performans göstermesi, emtia fonlarına yönelik bir talep oluşturuyor. Altın fonlarının fiziki altın alımına göre daha avantajlı olması da şüphesiz bu talebi arttırıyor. Fiziki olarak altın alınması, saklama tarafında riskleri de beraberinde getiriyor. Buna ek olarak hem fiziki hem de hesaptan alım-satımda, alış-satış fiyatı arasında piyasa fiyatına göre farklılık altın fonuna olan bu talebin artmasında diğer bir etken olmaktadır.

Emtialar yalnızca belirsizlik dönemi oyuncuları değil Özellikle enflasyonun ve faizlerin arttığı dönemlerde, sabit getirili enstrümanlar, yatırımcılara çok cazip gelemeyebiliyor. Bu dönemlerde emtia yatırımcısı, güvenli ve riski az enstrümanlar arayışında olsa bile, yaptıkları yatırımların getiri potansiyelinin de yüksek olmasını bekliyorlar. Bu ve buna benzer dönemlerde, vadeli mevduatın üzerinde getiri sağlayan emtia fonları öne çıkıyor. Burada yatırım yaparken atlanmaması gereken en önemli husus, yatırım tercihlerini yaparken nominal karlılığın yüksek olmasıyla birlikte rasyonel kararlar vermek ve konuya dair uzmanlarla beraber hareket etmek, verilen stratejik kararlarda önemli bir faktördür.

"JEOPOLİTİK GERGİNLİK ARTTIKÇA ALTININ GÜVENLİ LİMAN KONUMU GÜÇLENİYOR"

Emtiaları ve emtia fonlarını yalnızca belirsizlik dönemlerinde değerlendirilen yatırım araçları olarak görmemek gerekir. Hatta son zamanlarda emtia fonları dışında, gayrimenkul yatırım fonları, girişim sermayesi fonları ve tematik yatırım fonlarının oyuna dahil olması ve yatırımcılarına sabit getirili enstrümanlardan dönem dönem daha fazla getiri sağlaması, bu fonlara yatırım yapan yatırımcılar için, sepetlerini çeşitlendirmek adına, bu fonların her dönem değerlendirilmesi ve yatırım yapılması gereken bir yatırım aracı olarak görmek mümkündür En önemli faktör, yatırımcıların kendi risk algılarına yönelik doğru yatırımları yapmaları olacaktır.

Altın ve gümüş sınırlı bir varlık olduğu için bu talep her daim olacaktır. Ancak bu artış hızı gelecek dönemde temkinli ve step by-step olabilir. Küresel bazda gümüş ve altın talebinin ve bu canlılığının artması ve yaz dönemlerinde Hindistan’da fiziki gümüş ve artış talebinin artması sebepleriyle ons gümüşte ve altında yaz dönemlerine doğru bir artış olabilir. Sürekli bahsedilen güneş panellerine olan ilgi ve bu panellerin kurulumunda fiziki gümüş kullanılması bu talebin artmasını tetikleyici bir faktör olsa bile, burada en önemli nokta gümüş stokları yeterli miktarda var ve bu stok yukarı bir ivme hareketini baskılıyor. Ons altın, jeopolitik gerginlik ve Çin ekonomisinde yaşanan sorunlar nedeniyle hala güvenli liman olarak öne çıkıyor.

Emtia fonlarının, sadece enflasyondan korunmak isteyen yatırımcılar için bir araç olduğuna dair algı tek başına doğru değildir diyebiliriz. Uzun zamandır yatırımcıların talebinden de gördüğümüz gibi güvenli bir limandan ziyade, yatırım enstrümanları arasında mutlaka olması gereken bir enstrüman olduğunu ifade edebiliriz. Birçok altın veya emtia fonunun, fiziki gram altın getirisinin üzerinde getiri sağladığını görüyoruz. Böylelikle, emtia fonlarının kısa vadeli bir yatırımdan ziyade, her dönem belli tutarlarda yatırım yapılabilecek ve efektif bir yatırım aracı olduğunu söylememiz mümkündür. İlerleyen zamanlarda altın fiyatını etkileyecek en önemli parametreler içinde ABD enfl asyonu, FED faiz kararları ve MB PPK kararları ve doların seyri olacaktır. Faiz artışlarında yavaşlama veya indirim döngüsünün başlaması altına pozitif etki edebilir.

İş Portföy Stratejisti İrem Talaslı, Ph.D./İş Portföy Çoklu Varlık Portföy Yönetimi Bölümü Müdür Yardımcısı Kadir Furtun:

Ekonomik ve jeopolitik belirsizliklerin arttığı dönemlerde yatırımcıların daha güvenli liman olarak görülen varlık sınıflarına talebinde artış olmaktadır. Mevcut konjonktürde de Orta Doğu’da yaşanan çatışmaların etkisi ile altın fiyatının aylık bazda yüzde 10’a yakın arttığını görüyoruz. Enerji emtiasında ise hâlihazırda yaşanmakta olan arz sıkışıklığının çatışmaların Orta Doğu’nun geneline yayılması durumunda daha da artacağı endişeleri ekim ayı içerisinde fiyat yükselişlerini tetikleyen temel unsur oldu. Diğer emtia sınıflarında ise tedarik zincirleri, küresel büyüme gibi faktörlerin etkisi daha ön plandadır. Önümüzdeki döneme baktığımız da ise hem Orta Doğu’daki hem de Rusya ile Ukrayna arasındaki uzlaşmazlıklarda yakın vadede kalıcı çözüm olasılığı yüksek görülmemektedir. Bu çerçevede, jeopolitik belirsizlikler altın fiyatlarında yukarı yönlü oynaklık yaratan bir faktör olarak kalmaya devam edebilir. Ek olarak uzun vadeli tahvil faizlerinde yaşanan artışlarda artık zirve seviyelerine gelindiği görüşü emtia piyasalarındaki baskıyı hafifleten bir diğer unsurdur. Nitekim Fed’in 2022 yılında başlayan ve tarihsel olarak bakıldığında en hızlı faiz artırım döngülerinden biri olan sıkılaşma sürecinin sonuna geldiği tahmin edilmekte ve tahvil faizlerinde daha fazla yükseliş olma ihtimali zayıf görülmektedir. Enflasyonla mücadelede merkez bankalarının büyük kısmının son 2 yıllık dönemde faiz artırımları yapmış olması neticesinde küresel ekonomik büyümenin yavaşlaması beklenmektedir. Bu ise daha orta vadeli bir perspektifle enerji, tarım ve endüstriyel emtia açısından değer kazanımlarının daha sınırlı kalabileceğine işaret etmektedir. Altın ülkemizde son derece geleneksel bir birikim ve değer saklama aracı olarak yatırımcılar tarafından yüksek talep gören bir emtia. Genel olarak da bu talebin fiziki altın yatırımlarında yoğunlaştığını ve yastık altı altın olarak tanımlanan şekilde finansal sistem dışında kasalarda ya da evlerde saklandığını görüyoruz. Finansal sistem dışındaki bu birikimlerden ek bir kazanç elde edilmesi söz konusu olmayıp altın fiyat değişimlerine bağlı bir yatırım olarak kalmaktadır. Bu yatırımların nakit ya da başka bir finansal varlığa dönüştürülebilmesi için ise fiziksel olarak taşınarak satış işlemlerinin yapılması gerekiyor. Altın fonları ise temel olarak altın fiyat hareketlerini takip etmeyi amaçlayan likiditesi daha yüksek ve altın ile altına dayalı finansal varlıklara yatırım yapan portföyler. Bu portföylerin içinde fiziki altın, altına dayalı kira sertifikaları, vadeli altın mevduatları, altına dayalı vadeli işlem sözleşmeleri yer alabilmektedir. Bu sayede, altın fiyat hareketlerinin genel eğilimi takip edilirken ek getiri yaratılması hedeflenmektedir. Yatırım stratejilerinin çeşitli olmasına ek olarak altın fonlarının fiziki altın yatırımlarına kıyasla daha likit varlıklar olması, bireysel yatırımcıların altın alım-satımlarında karşılaştığı fiyat marjlarından daha dar marjlarla işlem yapma olasılıklarının olması ve büyük montanlı kurumsal müşteriler olarak daha avantajlı saklama hizmeti alabilmelerinin fonları ön plana çıkan unsurlar olduğunu düşünüyoruz. Diğer taraftan fonların çoğunlukla fiziki altın giriş ve çıkışına kapalı olduğu yatırımcılar açısından dikkat edilmesi gereken bir husustur.

“ALTIN FONLARI ÖN PLANDA KALMAYA DEVAM EDECEK”

Yüksek enflasyondan korunmak için küresel olarak kıymetli maden yatırımlarının ön plana çıktığı görülmektedir. Ancak, enflasyonla mücadele amacıyla politika faizindeki artışlar ve bunun mevduat ya da kısa vadeli faiz getirisi sunan finansal ürünlerdeki getiriyi artırması emtia açısından baskılayıcı bir rol oynayabiliyor. Böyle bir konjonktüre ekonomideki yavaşlama da eşlik ettiğinde emtia açısından işler zorlaşabiliyor. Ancak, burada asıl dikkat edilmesi gereken reel faiz oluyor. Reel faiz yüksekse emtia fiyatı bundan olumsuz etkilenebiliyor. Özetlenen küresel faktörlere ek olarak, yurt içi koşullar açısından değerlendirirsek TL bazında ex-post / gerçekleşen enflasyona göre hesaplanan reel faizlerin halen negatif seviyelerde olması ve yıllık enflasyonda 2024 yılı ilk yarısında artışın devam edeceği beklentimiz dâhilinde altın fonlarının ön planda kalmaya devam edebileceğini düşünüyoruz. Emtia yatırımlarında küresel ekonomik ve jeopolitik konjonktürün tamamının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu çerçevede enerji emtialarında yılın sonuna kadar arz baskılarının devam edebileceği, jeopolitik risklerin yukarı yönlü oynaklık yaratabileceği ek olarak kuzey yarım kürede kış mevsimine girilmesi ile iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz koşulların da etkisiyle artış baskıları olabileceğini değerlendiriyoruz. Küresel ekonomide yavaşlama beklenen, jeopolitik ve iklimsel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut konjonktürde söz konusu belirsizliklerden kaynaklı dönemsel fırsatları değerlendirirken risklere karşı koruma sağlayacak şekilde belirli bir emtia sınıfına odaklanmaktansa daha geniş bir yelpazede yatırım yapan emtia fonlarının değerlendirilebileceğini düşünüyoruz. Bununla birlikte değerli metalleri belirsizliklere, ani gelen yukarı yönlü enflasyon şokları ile dünyada meydana gelebilecek resesyonların devamında merkez bankalarının para politikası aksiyonlarına karşı portföylerde her zaman bulundurmak gerekiyor.

“DEĞERLİ METALLERDEKİ DİRENCİN İTİCİ GÜCÜ MERKEZ BANKALARI OLDU”

2022 ve 2023 yılları boyunca yükselen ABD faizleri değerli metalleri baskılasa da merkez bankalarının altın alımları değerli metallerin dirençli kalmasını sağladı. Son dönemdeki yükseliş ise jeopolitik riskler ile ortaya çıktı. Şu an Çin ve Avrupa ekonomileri hızla soğurken ABD ekonomisi yükselen faizlere karşı büyüme hızını koruyor. Önümüzdeki 6 ay ile 1 yıllık dönemde yüksek faizlerin ABD’yi soğutma ihtimali değerli metallerde güçlü bir rallinin başlamasını sağlayabilir. Değerli metalleri hem enflasyondan korunma hem de güvenli liman olarak portföylerde mutlaka bulunması gereken yatırım araçları olarak görüyoruz. Enflasyonist dönemler, pandemi gibi lojistik sıkıntıların olduğu dönemlerde ya da emtia şokları ile ortaya çıktıklarında değerli metaller enflasyona karşı önemli bir koruma sağlarken, merkez bankaları şokların etkisini azaltıp enflasyonun kendisi ile mücadele etmeye başladığında değerli metaller negatif etkilenmeye başlıyor. Bu nedenle enflasyon dönemlerini de ortaya çıkış dönemleri ve merkez bankalarının enflasyonla mücadele ettikleri dönem olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Bununla birlikte güvenli liman ihtiyacı genellikle öngörülebilir bir şekilde ortaya çıkmadığı için portföylerin şoklara karşı korunması adına bir miktar değerli metali sürekli bulundurmak gerekiyor.

“GRAM ALTINDA ROTA 2.000 TL’YE ÇEVRİLDİ”

Dinamik Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Ceyhun Yavaş:

Yüksek enflasyon, faiz ve jeopolitik risklerin varlığı altın gibi emtia fonları üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Buradaki en büyük pay jeopolitik risklerde olsa da sıkılaşma döngüsü ile sınırlı kalan yatırım döngüsünün varlığı yatırım fonlarını ön plana çıkardı diyebiliriz. Emtia ve hisse bazlı yatırım fonlarındaki getiri Kasım ayında yüzde 15 seviyelerinde gerçekleşirken döviz ve mevduatlar bu oranın bir hayli gerisinde kaldı.

“ALTIN VE ALTIN AĞIRLIKLI EMTİA FONLARI ÖN PLANA ÇIKIYOR”

Küresel piyasalarda sıkılaşma döngüsünün son kısmına doğru girilirken yüksek faiz oranlarında kalma fikri 2024 yılında da devam edeceğini düşünmekteyiz. İçeride ise kısıtlayıcı faiz adımlarının devam ettiğini görmekteyiz ve mevcut politika faizi her ne kadar pozitif reel getiriyi ifade etse de mevcut enflasyonun altında yer almaya devam ediyor. Bu tabloda ise borsa getirileri ve temalı yatırım fonlarını ve artan jeopolitik riskler eşliğinde ABD 10 yıllık tahvil getirilerindeki volatilite artışı ise altın ve altın ağırlıklı emtia fonlarını da ön plana çıkartıyor. Gram altında 1.800 TL seviyesi üzerinde kalıcı olma isteği bu seviye üzerinde kalınması halinde ve rekor seviye olan 1.833 TL’nin aşılması durumunda 2.000 TL direncinin hedeflenebileceği görüşündeyiz. Ons altında ise 1.964$ seviyesi üzerinde kalıcılık sağlanması halinde 2.000$ direncinin görülebileceği görüşündeyiz. Bununla birlikte altına fiziki olarak yatırım yapmaktansa yatırım fonlarını tercih edilebilir. Özellikle fiziksel olarak taşımanın yaratacağı güvenlik sorunu ortadan kalkabilir. Ancak, fiziki olarak tercih edilebilmesi amacıyla altın sertifikalarının hem güvenlik hem maliyet açısından daha uygun olacağı görüşündeyiz.