Borsada testere piyasası: Yatırımcı şimdi ne yapmalı?

Yayınlama: 23.03.2024 12:51:00 Güncelleme: 23.03.2024 12:52:09

Geçtiğimiz yılın son günlerinde başlayan 9 haftalık, 2.200 puanlık ralli sona erdi ve borsa testere piyasasına giriş yaptı. Endeks, geçen yılın ikinci yarısında yaşanan 7.400-8.400 bant hareketine benzer bir şekilde, bu kez 8.700-9.400 arasında dalgalanıyor. Yüksek enflasyonun ciroları, kârı ve dolayısıyla piyasa değerlerini desteklemesine rağmen borsa yükselişine devam edemiyor.

Borsada testere piyasası: Yatırımcı şimdi ne yapmalı?

SERAP SÜRMELİ

Testere piyasasında adından da anlaşılabileceği gibi, testere gibi dişliler çizerek ilerleyen grafikte, alıcılar alma, satıcılar da satma konusunda tereddütte kalırlar. Kâr döngüleri azalır, hacimler olabildiğince düşer, tüccarlar bu dönemlerde (kısa vadeli olanlar hariç) işlem yapmak istemezler. Testere piyasasından sonraki dönemin nasıl olacağını ise, fiyatın kırıldığı yön ve hacim belirler. Alıcı ve satıcının savaş içerisinde olduğu bu piyasada, fiyatlar bir bant içinde aşağı ve yukarı dalgalanır. Bu yatay süreçten boğalar daha güçlü çıkarsa yükseliş, ayılar daha güçlü çıkarsa düşüş başlar.

Bu piyasada kazanç yakalamak için en basit tabirle destekten al, dirençten sat yöntemi uygulanır. Burada belki de en önemli konu, hisse senedinin yatay trend kanalını doğru çizmekle ilgili. Yatay trend kanalından emin olduğunuzda, dirence dokunduğunda aşağı, desteğe geldiğinde yukarı hareket beklenir. Fiyat oynaklığının yüksek olduğu bu piyasa, risk iştahı yüksek kısa vadeli yatırımcılar için bir fırsattır.   

Öte yandan testere piyasası genellikle holdingler, bankalar gibi güçlü bilançolara sahip lokomotif hisseler için alım fırsatı yaratmasıyla tanınır. Uzun vadeli yatırımcılar düşük değerlemeleri gözetler.

Uzmanlar, testere piyasasını risk yönetim stratejilerini güncellemek ve farklı varlık sınıflarında işlem yaparak, risklerini dağıtmak için fırsat olduğunun altını çiziyor. Bunun için de bazı tavsiyeleri var.   

“KISA VADEDE ÇOK PRİM YAPMIŞ HİSSE SENETLERİNDEN UZAK DURULMALI”

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi. Nazilli İİBF Muhasebe-Finansman ABD Başkanı Yusuf Kaderli: Borsada yaşanan kısa süreli bir testere piyasası. Özellikle seçimden sonraki gelişmelere bağlı olarak daha net bir yön tayini göreceğimizi düşünüyorum. Bu tür piyasalarda yatırımcıların seçici davranması ve kısa vadede çok prim yapmış hisse senetlerinden uzak durmaları gerekir. Daha çok endekse göre ucuz kalmış ve mali tablo beklentisi göreceli olarak iyimser beklentili firmaların hisse senetleri tercih edilmelidir. Testere piyasası, lokomotif hisseler için oldukça iyi alım fırsatı sunabilir. Testere piyasası sırasında bu hisse senetlerinde gerçekte hak etmedikleri geri gelişler veya dalgalanmalar yaşanabilir. Böyle bir durumda olduklarını düşündüğüm hisseler içerisinde; SAHOL, TOASO, THYAO, CİMSA, ENJSA ön plana çıkmaktadır. Diğer yandan, kredi kartı ve kredi ve mevduat faizleri ile ilgili olarak gerçekleştirilen sıkılaştırıcı önlemler bankacılık sektöründeki hisseleri tehdit eder gibi görünse de sınırlı bir etkisi olacağını ve bu hisselerde bir trend dönüşümüne neden olacağını düşünmüyorum; ama yatay hareketlere neden olabilir ve dikkatle izlemek gerekir.

Borsada düzeltmeden sonra başlayan bu kısa vadeli yeni yükseliş dalgasının bir tepki hareketi mi yoksa düzeltmenin sonu mu olduğunu anlamak için dikkat edilmesi gereken kritik seviyeler 9.100-9.150 aralığıdır. Buraya kadar ki yükselişler sadece bir tepki hareketi olarak kalabilir ve devamında düzeltme devam edebilir. Ancak, özellikle 9.150 üstünde hacimli kapanışlar gelmeye başlarsa, bu durumda düzeltmenin sona erdiğini ve yeni bir yükseliş dalgasının geleceğini, hatta bu dalganın endeksi önce tarihi zirvesine ardından da çift haneli seviyelere taşıyabileceği düşünülebilir. Orta vadeli bir yatırımcı için şu anda; altın, hisse senedi ve faiz getiren fonlar bence eşit dağılmalı. Seçim sonrası gelişmelere bağlı olarak ağırlıklar değiştirilmelidir.

“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEM ’TESTERE PİYASASI’”

Tacirler Yatırım Araştırma Müdürü Serhan Yenigün: Borsa İstanbul’da Aralık ayı sonunda 7.200’lerden (o günkü kurla 245 dolardan) başlayan ralli, iki ayda TL bazında yüzde 31, dolar bazında yüzde 24 getiri ile Şubat ayında 9.500 civarında (o günkü kurla 304 dolarda) sona erdi. Rallinin sona erebileceğinin ilk işaretlerini para girişinin zayıflaması ve ardından çıkışların başlaması ile elde etmiş ve hem raporlarımızda hem de sosyal medya platformlarımızda bu riske dikkat çekmiştik. Rallinin sona ermesini ise, kaçınılmaz olarak giderek hızlanan kâr satışları takip etti. Geldiğimiz noktada, değerlemelerin ve çarpanların yine cazip seviyelere yaklaşması ve not artırımı beklentilerinin desteği nedeniyle geri çekilmelerin sınırlı kalabileceğini, ancak TL likiditesindeki sıkılaşma nedeniyle de yukarı hareketlerin nefesinin çabuk kesileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle, içinde bulunduğumuz döneme “testere piyasası” diyebiliriz. Böyle dönemlerde, yüksek volatilite ve haber/veri akışına aşırı hassasiyet görebiliriz. Bu nedenle, özellikle kısa vadeli alım satım yapan yatırımcılar, güçlü finansallar, ihale kazanımı, primli satış vb. spesifik haber akışları ile desteklenen şirketlerde işlemlerini gerçekleştirebilir. Bu tür gelişmeleri takip etme imkânı olmayan yatırımcılar ise uzun vadeli değerlemeler açısından yüksek potansiyel sunan şirketlere portföylerinde daha fazla yer verebilirler.

Yüksek hacimlerle geniş marjlarda fiyat hareketleri oluşabilen bu tür piyasa dönemlerinde belirgin bir trendden bahsedemeyeceğimiz için, trendi sürükleyecek lokomotif şirketlerin varlığından da söz edemeyiz. Bununla beraber, borsada hiçbir fiyatlama dönemi sonsuza kadar kalıcı olmadığından, bu tür dönemler cazip değerlemesi olan şirketlere uygun fiyatlardan giriş ve maliyet iyileştirme fırsatı da vermektedir.

TL likiditesinin sıkılaştırılması, bankaların daha yüksek kaynak maliyetleri ile faaliyetlerini finanse ettikleri, kredi gelirlerinin ise tüketim ve talebe hassasiyet gösterdiği bir dönem getiriyor. Bankaların çekirdek faaliyetlerinden elde ettikleri kârlılık marjları bu dönemde zayıf kalabilir, ancak bu sürecin uzaması tüm finansal sisteme zarar verebileceğinden bankaların hissettiği baskının da dönemsel kalmasını beklerim. Öte yandan, uygulanan reçete ekonomide ayrışma noktasına gelen denge ve bağların yeniden tesis edilmesine ve makro görünümün iyileşmesine hizmet edeceğinden, bankaların bu sürecin sonunda fayda sağlayacağı beklentisi banka hisseleri için de destekleyici olacaktır. Yatırımcıların, banka hisselerinde zamanlama ve fiyatlama açısından sabırla yaklaşabilecekleri ve orta-uzun vadede verim alabilecekleri bir dönem olduğundan, banka hisselerinde kademeli biriktirme eğiliminin bu dönemde daha baskın olacağını düşünüyorum. Kurum raporları açısından bu dönem görece daha sessiz geçebilir.

12 aylık şirket kârlarına dair beklentiler üzerinden bakıldığında 3,7x tahmini F/K seviyelerine yaklaştığımızı ve MSCI gelişen ülke borsalarına görece yüzde 69 iskontolu olduğumuzu görüyoruz. BIST-100 endeksinde son üç yılda devam eden ana yükseliş trendi içinde iki kere anlamlı düzeltme gördük. Bu düzeltmelerin bittiği ve belirgin tepki alımlarının geldiği seviyelere baktığımızda, mevcut çarpanlara ve iskonto değerlerine yakın seviyelerden bu tepkilerin geldiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle, BIST-100 endeksi için, 8.500-8.700 destek bölgesini hem değerlemeler hem de teknik formasyonlar açısından önemli buluyorum. Fakat bunlara rağmen, BIST’te yeniden 10 binli seviyelere yönelim başlatacak olan gelişmenin endeksin seviyesi değil, kredi notunda artış beklentilerinin yeniden güçlenmesi ve bu algıyı destekleyecek makro gelişmeler olduğunu düşünüyorum.

Yatırımcı profilleri risk algısına, vade yapısına ve getiri beklentilerine göre çeşitlilik gösterdiğinden tek bir dağılım tüm yatırımcılar için uygun değildir. Yüksek risk algısındaki genç bir iş insanının portföy tercihleri ile, orta yaşın üzerinde olup, kayıplarını telafi konusunda imkânları sınırlı olan ve emeklilik hayatı süren bir bireyin portföy tercihleri aynı olamaz. Bu nedenle, teorik bir varlık dağılımı tercihinin dikkatle ele alınması, yatırımcının öncelikle kendi ihtiyaçlarını ve profilini değerlendirerek portföy varlıklarını dağıtması gerekir. Risk algısı açısından orta düzeyde ve tüm enstrümanlara eşit mesafede olan “dengeli” şeklinde tanımlayabileceğimiz bir profil için, mevcut dönemde yüzde 20-40 arası hisse senedi, yüzde 20-40 arası mevduat, yüzde 10-20 arası Eurobond ve yüzde 20-30 arası likit varlıklar tercih edilmeli.

“YÜKSEK RİSKLİ KREDİLİ İŞLEMLERDEN KAÇINILMALI”

İntegral Yatırım Araştırma Müdürü Seda Yalçınkaya: Yatay ya da yatay eğilimli aşağı yönlü hareket alanı kısa vadeli yatırımcının en çok zorlandığı zamanladır. Bu dönemlerde kısa vadede anlık kayıplarla karşılaşılması kaçınılmaz olabiliyor ve bu da kısa vadeli bakan yatırımcının daha sabırsız ve panik olmasına neden olabiliyor. Bu gibi durumlarda piyasayı iyi okumak gerekebilir. Mesela teknik olarak önemli bir eşik seviye aşağı yönde kırılıyorsa pozisyonlarda azaltıma girmek ya da pozisyonsuz beklemek faydalı olabilir. Yüksek riskli ya da kredili işlemlerden kaçınmak gerekebilir. Temel anlamda değişebilecek bir konjonktüre uyum sağlamak faydalı olabilir. Tüm bunları bilebilmek için piyasayla iddialaşmamak ve finansal okuryazarlığı artırmak genel süreci anlamak adına kıymetlidir.

Mevcut ekonomi politikalarına uyum sağlayamayan sektör hisseleri bu noktada mevcut konjonktüre daha uyumlu olan hisselerle değiştirilebilir. Beklentisi olan ve enflasyon muhasebesinden olumlu yararlanabilecek şirket hisselerinde bu süreçte değişikliğe gitmek, ileride oluşabilecek yükseliş eğilimine hazırlık olabilir.

Özellikle yılın ilk yarısında sıkılaşma adımlarının daha yoğun bir şekilde olmasını beklemekteyiz. Piyasada sterilizasyonun oluşması ve likidite kısıcı kararların alınması bekleniyor. Bunun bir diğer etkisi de faizlerin yükselmesi olabilir. Sıkılaştırma adımları bankaları zorlasa da yılın sonuna doğru olası faiz indirim adımları bankaları rahatlatabilir. Yılın ikinci yarısından sonra ya da kâr realizasyonu sonrası gelebilecek cazip yerlerden portföye bir banka hissesi dâhil edilebilir. Özel bankaları daha yakından takip etmeye devam ediyoruz.

Endekste ise 9.400 seviyesinde güçlü bir direnç oluştu. Bu seviyenin üzerinde oluşabilecek yerleşik seyirler daha güçlü bir yükseliş eğilimine olanak sağlayabilir. Bunun için 9.400 seviyesi üzerindeki inatçı seyirlerin izlenmesi şart.

Orta vadeli yatırımcılar için oluşturulacak portföyde en az yüzde 50 ağırlıkla hisse tutulabilir. 9.400 endeks seviyesinin üzerinde kalıcılık teyit edildikten sonra hisse ağırlığı yüzde 70 ve/veya üzerine yükseltilebilir. Bununla birlikte altın bu dönem için iyi bir yatırım aracı olabilir. Özellikle altın fiyatlarında oluşabilecek geri çekilmeler alım fırsatı olarak değerlendirilebilir.

 “GÜÇLÜ İŞTİRAKLERİ OLAN HOLDİNGLER ÖNÜMÜZDEKİ SENE FARK YARATABİLİR”

İnfo Yatırım Araştırma Stratejisti Çağlar Toros: Borsada ralli sona mı erdi? Bana göre Borsa İstanbul’daki bu geri çekilme bir teknik düzeltme. Çünkü piyasayı etkileyecek olumsuz bir haber akışının olmaması, hatta temele bakıldığında bilançoların iyi gelmesi BIST’teki geri çekilmenin kâr realizasyonu olma ihtimalini artırıyor.

Reuters’te yer alan habere göre, TCMB, bankacılık sistemindeki TL likiditeyi sıkılaştıracak, mevduat faizlerinde yukarı etki yaratacak yeni zorunlu karşılık adımları açıkladı. TCMB zorunlu karşılıkların uygulama talimatında değişiklik yaptı. Farklı enstrümanlarla da sıkı para politikası devam ediyor. Yapılan değişiklerle getirilen zorunlu karşılıkların bloke olarak tesis edilmesi uygulamasının TL likiditeyi sıkılaştırabileceği gibi mevduat faizlerini yükseltici etki de yaratabilir. Mevduat faizlerindeki gözle görülür yukarı yönlü ivme risksiz getirilere olan ilgiyi artırırken, BİST’ten para çıkışı oluyor. Benzer bir dönemi Ekim-Aralık 2023’te de yaşamıştık. Doğru sektör/sektörler ya da doğru hisse/hisseler volatilitenin yüksek momentumun düşük olduğu piyasalarda yükselişlerde fazla cesaretli, düşüşlerde fazla panik olunmaması yarar sağlayacaktır.

Testere piyasasında lokomotif hisseler için alım fırsatının her hisse için doğru olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta BIST’in ve hisselerin kendi dinamikleri var. 2022’de yüzde 200 yükselen ya da 2023’te yüzde 40’a yakın yükselen endeks vardı. Bu dönemlerde de (özellikle seçim süreci esnalarında) BİST’te düzeltme hareketleri gördük. Her hisse sonrasında yukarı yönlü ivmelenmedi. Bence yanlış olan bir durumda yatırımcı algısının enflasyondan kaynaklı olarak çok fazla değişmesi. “Ne aldıysak gitti” mottosu geri çekilmelerde tabir-i caizse göz karartıyor. O yüzden her dönemin ayrı bir hikâyesi var ve bu hikâyelerden olumlu ya da olumsuz etkilenecek birçok hisse senedi, sektör var. Aslında aynı yere geliniyor. Seçici olmak.

Sektörlere şöyle bir bakalım; 2024 yılında, 2022 yılının en çok kazandıran sektörü olan ulaştırma, 2023 yılını da güçlü geçirdi. Yolcu trafik sayılarındaki artış, yaz aylarının mevsimsellik etkisi, kur tarafındaki yukarı yönlü seyrin etkisi ve geçen seneye göre düşen yakıt maliyetleri şirketlerin finansallarını da destekledi. Küresel ısınmaya bağlı sıcakların devam etmesi ve kış aylarının beklenen kadar soğuk geçmemesi de sektörü destekler nitelikte. Ulaştırma tarafını destekleyen bir diğer unsurda turizm istatistikleri. Türkiye'nin turizm geliri, yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,1 artarak 20,2 milyar dolar. Türkiye’ye gelen turist sayısındaki artış ve turizm gelirlerinin etkisi de havalimanlarının doluluk oranlarına yansıyor. Özellikle İstanbul Havalimanı’nın Avrupa'nın en yoğun havalimanları arasında olması ile 2024 yılında da yolcu trafik sayılarında artış ve turizm gelirlerinin artmasını bekliyoruz.

Gıda perakende sektörü, 2023 yılında enflasyonu fiyatlarına yansıtabilmesi ve yüksek talebin etkisiyle satışlar ve kârlılık açısından pozitif geçirdi. Gıda enflasyonunun manşet enflasyonun üzerinde seyretmesi gıda perakende sektörü şirketlerine enflasyon üstü kazanç fırsatı sundu. Düşen alım gücü nedeniyle dışarda yemek yeme alışkanlıkları azalırken, marketlere olan ilgi arttı. Özellikle indirim marketleri bu anlamda öne çıktılar. 2024’te de gıda perakende enflasyon teması ile potansiyelli olabilir.

Öte yandan, riski dağıtan çeşitlendirilmiş portföy dağılımlarının, piyasa değerlerinin net aktif değerlerini yansıtmaması ve piyasa ortalamalarının altında seyreden rasyoları nedeniyle 2024 yılında seçici olmak kaydıyla holding sektöründe potansiyelin olduğunu düşünüyoruz. Özellikle 2024 yılında öne çıkmasını beklediğimiz sektörlerde halka açık şirketleri de güçlü iştirakleri olan holdingler önümüzdeki sene fark yaratabilir.

Yıllık kredi büyümesinde son dönemde yavaşlayan artış hızı, ekonomik aktivitedeki düşüşe ve getirilen sınırlamalara paralel olarak yüzde 40 seviyesinin biraz altında gerçekleşebilir. Ortalama kredi faizleri yükseliyor olsa da bu artış oranı fonlama maliyetlerindeki yükselişi karşılamak noktasında yeterli olmayabilir. TÜFE’ye endeksli borçlanma araçları getirilerindeki düşüş(2024 yıl sonu enflasyon beklentisi TCMB IV. Enflasyon Raporu Toplantısı: %36) ve 2023'de yaşanan kur hareketlerinin getirdiği al/sat gelirlerinin tekrarlanmaması durumunda, olumlu beklentinin net faiz marjlarında hafif daralma olacağını düşünüyoruz. Bankaların bu ortamda komisyon gelirlerini mümkün olduğunca arttırmak ve faaliyet giderlerini kontrol altına alması gerekebilir. Kredi riski maliyetlerinde karşılık politikaları belirleyici olacak olsa da genel olarak ciddi bir ekonomik daralma olmaması durumunda kârlılığı olumsuz etkileyecek bir gelişme beklemiyoruz.

Risk iştahını bankalarda artırabilecek unsurlar olarak;
- Orta vadede TCMB'nin döviz rezervlerinin artışına bağlı olarak yabancı kredi derecelendire kuruluşlarının kredi notu iyileşmesi ve bunun Türkiye CDS'lerinde düşüşle birlikte bankalar üzerinden yerli ya da yabancı yatırımcı tarafından pozitif karşılanması,

-Ekonomik politikalarıma bağlı olarak hızlı bir düşüşe yol açarak sermaye maliyetlerinin hızla geri çekilmesi, olacağını düşünüyoruz.

BIST-100 endeksinde 9.000 seviyesinin üstüne çıkılabilir ve kalıcı olunursa kısa vadeli 9.600 seviyeleri hedef haline gelebilir. Bu durumda, orta vadeli yatırımcılar için korunaklı bir ideal portföyde hisse yüzde 50, TL-mevduat yüzde 15, tahvil-bono yüzde 15 ve altında yüzde 20 olarak değerlendirebilirler.

“YATIRIMCILARIN KÂR AL/ZARAR KES SEVİYELERİNE SADIK KALMALARI ÖNEMLİ”

Ata Yatırım Yurtiçi Piyasalar Müdür Yardımcısı Halime Güçlü: Testere piyasasında, öncelikle yatırımcıların pozisyon açarken, yatırım uzmanlarından aldıkları destek ile belirlenen kâr al/zarar kes seviyelerine sadık kalmaları çok önemlidir.

Testere piyasası diye adlandırılan piyasa koşullarında, lokomotif hisseler (bankacılık ve sanayi sektör hisseleri) öne çıkmaktadır, çünkü bu hisselerin endeks üzerindeki ağırlığı ve likiditesi daha yüksektir.

Kredi ve mevduat faizleri arasındaki farkın açılmasıyla, özellikle kredi faiz oranlarının artırılmasındaki amacın tüketimi kısarak enflasyonla mücadele etme çaba ve niyeti olduğunu düşünüyoruz. Ama zamanla mevduat faizlerinin kredi faizlerine yakınlaşmaması durumunda, tüketimi kısıcı bu önlemlerin görece faydası sınırlı kalacaktır; çünkü mevduat faizleri düşük kalırsa, ‘nakit TL’ enflasyon karşısında değer kaybetmeye devam eder ve hane halkı ‘değer kaybeden TL’sini tüketime yönlendirerek enflasyonla mücadeleyi nispeten başarısız kılar.

Kredi ve mevduat faiz makasındaki son durum ve kredi kartlarına ilişkin muhtemel yeni düzenlemelerin bankacılık hisseleri üzerinde baskı yaratması muhtemeldir. Orta ve uzun vade yatırımcısı, portföylerinde yine de -sermayesi güçlü olanlar arasından seçtiği- bir miktar banka hissesi taşıyabilir.

18 Mart akşamı itibarıyla BIST-100 endeksi 8.718,11 puanla 50 günlük ortalama seviyesinden kapanış yapmıştır. Bunun altında 8.664-8.534 destek seviyeleridir ki, 8.500 seviyelerindeki desteğin çalışmaması durumunda 100 günlük ortalamanın geçtiği 8.236 seviyelerine doğru geri çekilme görülebilir. Yukarı tepkilerde 8.800-8.900 seviyesindeki kısa vadeli dirençlerin aşılması durumunda 9.000-9.100 direnç seviyeleri izlenebilir. 9.250 seviyelerinin üzerinde hacim destekli günlük kapanışlar olması durumunda tekrar 9.400’lü seviyeler test edilebilir.

Mevcut şartlarda orta vadeli yatırımcı için portföyün yüzde 35’i hisse, yüzde 35’i faiz enstrümanlarından oluşabilir; yüzde 30 da (TL+döviz) nakit pozisyon tercih edilebilir.

“ENDEKSTEKİ GERİ ÇEKİLMELERDE KADEMELİ POZİSYON ALINABİLİR ”

Ahlatcı Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Tonguç Erbaş: Borsa İstanbul’da geçtiğimiz aralık ayı sonunda başlayan yükseliş sonrasında BIST-100 endeksinde 9.400 seviyesine doğru 2.200 puanlık ralli sonrasında endeksin yerel seçimler öncesinde düşük hacimli sağlıklı düzeltmeler yaptığını düşünüyoruz. Yerel seçimler öncesi yaşanan son rallide kâr realizasyonları görülürken yatırımcılar açısından hâlâ aktif bir yatırım aracı olarak borsanın pozisyon almak için orta vadeli için uygun olduğunu düşünüyoruz. Düşük hacimli dönemlerde geri çekilmelerin ana destek seviyelerine doğru olması durumunda yeni hisse alımları için fırsat verirken, yükselişlerinde trend oluşturacak kadar güçlü olmaması beklenen bir gelişmedir. Yatırımcılar özellikle bu piyasanın ne kadar devam edebileceğini hacim artışları veya içinde bulunduğumuz durumda yerel seçim beklentisi gibi gelişmelerin değişmesi ve sonlanması durumunda ana stratejisinin bugünden oluşturması gerekiyor. Mutlaka zarar durdur diyebileceğimiz seviyelerin önceden tespit edilmesi ve alışlar ile satışların kademeli olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Özellikle beklentisi olan, finansal tablolar, temettü, sermaye artışı veya şirketin sektör içindeki yeri ve projeleri ile ilgili beklentileri olanlarda geri çekilmeleri fırsat olarak değerlendirilebilir

Piyasa yön arayışı içinde yükseliş ve iniş hareketleri sergilerken risk iştahına göre yatırımcıyı değerlendirmek gerekir. Az önce sıraladığımız dikkat edilmesi gerekenlerin sadece lokomotif hisseler için değil daha önce beklentisi olan fakat geri çekilmelerde genel düşüş trendi içinde piyasaya ayak uydurarak geri çekilmiş olan hisselerin tamamında fırsat yaratabileceğini düşünüyoruz.  Orta ve uzun vadede sektör bazında incelersek enerji, gıda perakende, otomotiv, holdingler, bankacılık ve ulaştırma alanlarında fırsat olma ihtimali bulunmaktadır. Hisse bazlı değerlendirdiğimizde uzun vadeli portföyümüzde bulunan ve bir kısmını yeni dönem portföyümüze eklemeyi düşündüğümüz Alarko holding, Koç Holding, Doğan Holding, Vestel Beyaz Eşya, Astor Enerji, Tav Havalimanları, Akbank, Ereğli Demir Çelik, Şişecam hisseleri takip edilebilir. 

Enflasyon ile mücadele noktasında TCMB gerekli sıkılaşma seviyesine politika faizini yüzde 45 seviyesine yükselterek gerçekleştirdiğini açıkladı. Sonrasında makro ihtiyati tedbirler ve sterilizasyon adımları içerisinde iç talepte devam eden ivmeyi kredi limitlerini düşürerek, zorunlu karşılıklarda değişikliğe giderek ve likiditeyi azaltıcı bankacılık sitemi içinde blokaj sistemini getirerek sıkılaşma adımlarına devam etti. Bu gelişmeler mevduat faizlerinin ve kredi faizlerinin oranlarını yükselti ve doğal olarak bankacılık sistemi üzerinde baskı yarattı. Diğer taraftan yerel seçimler sonrasında beklenen gelişmelerin kredi not artışı, gri listeden Türkiye’nin çıkması, olası CDS seviyesinde geri çekilmenin devam etmesi gibi başlıkların ise yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesine yol açması ve borsaya olacak ilginin bankacılık sektörü üzerinde yoğunlaşması beklenebilir. Bu nedenle kısa süreli baskı ile geri çekilen bankacılık sektörünün pozisyon almak için fırsat verdiğini ve orta vadede son gelişmelere rağmen endeks yükselişine katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Yatırımcılarında portföylerinde bu geri çekilmeleri kademeli pozisyon almak için kullanabileceklerini düşünüyoruz.

Endekste, öncelikle destek seviyeleri olarak 8.700 ve olası bu seviyenin aşağı yönlü kırılması durumunda 8.550 ana destek bölgeleri. Özellikle 8.700 seviyesinde kalıcılık devam etmesi durumunda olası yükselişlerin habercisi olarak değerlendirilebilir. Bununla beraber endekste üssel 50 günlük ağırlıklı ortalama 8.740 seviyesinde, genel olarak endekste son 1-2 yılda yükseliş trendi devam ederken düzeltmeler bu ortalama üzerinde kalındıkça gerçekleşti. Tekrar yükseliş trendinin başlaması ve yukarı yönlü trend dönüşü sinyali olarak görebileceğimiz seviye ise 8.950 olarak izlenebilir. Bu seviyenin hacimli yukarı geçilmesi ve 9.000 endeks seviyesi üzerinde kalıcılık yeniden yükseliş trendinin başladığı için net bir beklenti yaratacaktır.

Bu koşullarda risklere karşı korunmak adına sepet yapmanın önemi yüksek. Bu yıl sonuna kadar risk iştahı orta seviyede olan bir yatırımcı portföyü için ele alırsak yüzde 40-50 hisse senetleri, yüzde 20-30 değerli metaller içinde özellikle dolar veya Türk Lirası bazlı altın ve kalan yüzde 20-30 içinse sabit getirili Türk Lirası varlıklar (mevduat, repo, bono, tahvil veya özel sektör tahvilleri) düşünülebilir.

“UZUN VADEDE FİYAT İSTİKRARININ SAĞLANMASI ÜLKE EKONOMİSİNE GÜVENİ ARTIRIR”

ALB Yatırım Araştırma Analisti Ahmet Deniz Yağbasan: Borsa İstanbul Şubat ayında yeni bir rekor seviye olan 9.450 seviyesini test etti. Yeni rekor seviyenin test edilmesiyle birlikte kademeli gelen kâr realizasyonları ile alternatif getiri araçlarına yönelimler Mart ayında Borsa İstanbul’un 8.700 seviyesine kadar geri çekilmesinde etkili oldu. Türkiye’de yerel seçime iki haftadan kısa bir süre kalması ve Borsa İstanbul’da hacim tarafında yaşanan momentum kaybı volatiliteyi artırırken bir yandan da 2023 yılının 2’inci yarısında yaşanan 7.400-8.400 bant hareketinin (testere piyasası) bir benzeri olan 8.700-9.400 seviyeleri arasında dalgalı seyrin yaşanmasında etkili oldu.

Borsa İstanbul’un endeks etkisi en yüksek sektörleri arasında ilk sıralarda yer alan bankacılık geçtiğimiz haftalarda atılan sıkılaşma adımlarının etkisi ile satış baskısına maruz kaldı. Her ne kadar bankacılık sektörüne ilişkin atılan bu adımlar kısa vadede şirketlerin kârlılığını negatif yönde etkileyecek olsa da dolaylı yoldan orta - uzun vadede fiyat istikrarının sağlanması ve ülke ekonomisine güvenin artması yol açacaktır. Bu da hâlihazırda küresel sektör çarpanlarına göre iskontolu işlem gören bankacılık gibi sektörlere yabancı yatırımcı yönelimini artıracaktır. Özetle; bankacılık sektöründe sıkılaşma adımları kısa vadede negatif yönde etkisini gösterse de orta ve uzun vadede bankacılık sektörünün piyasa değerini pozitif yönde etkileyen bir gelişme olarak öne çıkacaktır.

Bu hafta itibarıyla 8.700 seviyesinin test edilmesi ile bu seviyeden gelen güçlü tepki alımları endeksi tekrar 9.000’li seviyelere taşıdı. Gelecek dönemde endeks genelinde satış baskısının devam etmesi halinde 8.700 seviyesini destek noktası olarak izlemeye devam edilebilir. Bu seviyenin altına geçilmesi durumunda 8.575 ve 8.380 destekleri tepki alımlarının gelmesi için oldukça önem arz etmektedir. Temel anlamda gerekçeli bir sebep olmaması halinde 8.700 ve daha da altına yaşanabilecek sarkmalarda THYAO, YKBNK, AKBNK, TOASO, FROTO, BIMAS, MGROS, ENJSA, SAHOL ve AKCNS gibi şirketlerde de benzer bir geri çekilme yaşanırsa kademeli olarak maliyetlenerek bir portföy oluşturulabilir.

Yatırımcılar içerisinde bulunduğumuz dönemde portföylerinin yüzde 40’ını Borsa İstanbul’da bankacılık, holding, sigorta ulaştırma, iletişim ve otomotiv gibi sektörlerde değerlendirebilirler. Yüzde 40’ı ise TL cinsi altın yatırımlarından oluşturabilirler. Geri kalan yüzde 20 ise TCMB tarafından yayımlanan Piyasa Katılımcıları Anketine göre gelecek 12 ayda beklenen enflasyonun üzerinde getiri sunan bono, tahvil ve mevduat gibi yatırım enstrümanlarına ayırabilirler.

“KORUNAKLI BİR PORTFÖYDE; YÜZDE 50 MEVDUAT, YÜZDE 25 HİSSE, YÜZDE 25 ALTIN”

Tuncay Turşucu Araştırma Ve Danışmanlık A.Ş. Kurucusu: Borsa endeksindeki 9 haftalık ralli son iki haftadır sona ermiş görünüyor ve hızlı bir düzeltme yaşanıyor. TCMB’nin adımları ile faizlerdeki artış, harcamaların hızını düşürmeye yönelik önlemler, ekonomide yavaşlamaya işaret ediyor. Bu durum hisse senetleri piyasaları için bir süre yatay bir bant içerisinde olacağını gösteriyor. Beklentim Mart ve Mayıs ayları gibi bir aralıkta endeksin 8.400-9.400 aralığında yatay seyretmesi. Büyük resimde bir yol kazası yaşanmaz ise, bu yatay süreç sonrasında borsada yılsonuna kadar yükseliş beklentim mevcut.

Bu yatay dönemde yatırımcıların dikkat edeceği en önemli konu, kredili pozisyonlarını kapatmalarıdır. Çünkü böyle süreçler kredili pozisyonlar için uygun olmadığı gibi, portföyleri ciddi anlamda eritebilecek bir yapıdadır. Diğer bir konu ise sürekli alım satım yapmadan mümkün olduğunca hareketsiz bir şekilde süreci geçirmektir. Psikolojik olarak zor olacaktır ama geçmişte bu iki hatayı yapanların yatay süreçlerde ciddi zararlar yazdığını biliyoruz.

Yatay süreçler aynı zamanda güçlü bilançoya sahip, iyi beklentileri olan şirketlerde alım fırsatı yaratacaktır. Böylece piyasada portföylerde yapılandırma fırsatları olacaktır. Bunun değerlendirilmesi lazım. Çünkü yatay süreç sona erdiğinde iyi ve güçlü şirketler en hızlı toparlanmayı göstermiştir. İhracatçı sektörler, gıda ve tarım, otomotiv, havacılık, ambalaj gibi sektörler öne çıkabilir.

Bankalar için zaten 2024 yılında heyecan verici beklentiler bulunmuyor. Alınan önlemler kredi büyümesini yavaşlatacağı gibi, faiz marjlarını aşağı çekecek. Ancak bankaların kendileri bile 2024 beklentilerinde agresif hedefler açıklamadı. Banka hisselerini etkileyecek temel gösterge CDS olacaktır. CDS’lerde 250 seviyesine doğru düşüş yaratacak algılar oluşursa Banka hisseleri pozitif etkilenecektir.

Endeks için 8.400 seviyelerine düşüşler olursa, bu noktalar iyi bir tepki noktası olacaktır. Yeni bir trendin başladığını söylemek için ise 9.400 seviyesinin üzerine yerleşen bir endekse ihtiyacımız var.

Korunaklı bir portföy yüzde 50 mevduat, yüzde 25 hisse ve yüzde 25 altın olabilir.