Büyüme hisselerine yatırım: Phil Fisher’in 15 doktrini

Yayınlama: 28.05.2023 17:25:00 Güncelleme: 28.05.2023 17:27:40

Büyüme hisselerine yatırım: Phil Fisher’in 15 doktrini

SAFA GÜMÜŞ

Sermaye piyasalarında, özellikle de hisse senetleri piyasasında uzun vadeli yatırım yapan birçok kişinin doğru şirketi seçmek için bazı yöntemleri vardır. Warren Buffett, hocası Benjamin Graham’ın “değer yatırımı” modelini almış ve onu değiştirmiştir. Phil Fisher ise kendisine has 15 maddelik bir doktrin ile şirketlerini seçmiş ve bu 15 maddeye uymayan şirketlere yatırım yapmayı uzun yıllar süren kariyeri boyunca daima reddetmiştir.

Phil Fisher, arkadaşı olan ünlü milyarder Warren Buffett’ın aksine “değer” odaklı değil “büyüme” odaklı yatırım yapardı. Yatırım yapacağı şirketler henüz palazlanmamış, sektörde arka planlarda kalan ancak gelecek vadeden şirketlerdi. O yatırım yaptığı bir şirketin düzenli bir şekilde yavaş yavaş büyümesini istemezdi. Aksine yatırım yapacağı şirket, etkin yönetim ekibiyle, doğru planlanmış Ar-Ge operasyonlarıyla, büyüme odaklı alan yaratma hırsı ile uzun vadeli hızlı büyüme vadeden şirketler olmalıydı. Şu an yarı iletken konusunda bir dünya devi olan Texas Instruments, bir zamanların teknoloji devi Motorola, bu şirketlerin hepsi, Phil Fisher tarafından özenle incelenerek yatırım yapılmış, daha sektörde isimleri lider olarak anılmayan şirketlerdi.

Fisher Motorola veya Texas Instruments gibi “büyüme” hisselerini seçmek için kendine 15 maddelik bir puanlama cetveli oluşturmuştu. Yatırım yaptığı şirketlerin 15 maddenin tamamını başarılı bir şekilde geçiyor olmasını isterdi. Aksi takdirde şirkete yatırım yapmazdı. İşte onun zenginliğinin ve büyük bir yatırımcı olarak anılmasının arkasında yatan güç bu 15 maddeden geliyordu.

1. Şirket yıllar boyu artan satış hacmi ve yeterli pazar potansiyeli sağlayan ürün veya hizmete sahip mi?

Phil Fisher, yatırım yapacağı şirketleri seçerken onların hangi alanda hangi ürünler üzerine odaklandıklarını büyük bir titizlikle inceler. Şirketin sattığı mal veya hizmetin sürekli talep görebilen bir konumda olmasını arzular. Eğer şirketin sattığı mal veya hizmet, bir teknolojik gelişme sonucu artık daha az tercih ediliyorsa Fisher, şirketin bunu uyum sağlayarak kendini geliştirmesini sağlayacak bir yönetime sahip olmasına özellikle dikkat eder. Örneğin ona göre televizyonun çıkışı ile birlikte talebinde sert bir düşüş yaşanan radyo üreticilerinin, televizyonun yarattığı yeni pazara dahil olabilecek yapıya sahip olmaları gerekir.

2. Yönetim halihazırda cazip olan ürün serilerinin büyüme potansiyellerinden büyük ölçüde yararlandığında toplam satış potansiyelini daha da artıracak ürün veya süreçleri devam ettirecek kararlılığı var mıdır?

Bu aslında en basit anlamıyla şudur: Şirket zaman içerisinde ürününü sattığı mevcut pazarın potansiyeline ulaşabileceğinin, yani satışların durağanlaşabileceğinin ve büyüme için yeni pazarlar araması gerekebileceğinin farkında olmalıdır.

3. Şirketin büyüklüğüne oranla Ar-Ge çalışmaları ne kadar etkin?

Fisher, ona milyonlar kazandıracak şirketini seçerken Ar-Ge’ye özellikle önem verir. Ona göre Ar-Ge etkin bir biçimde, şirketin faaliyet alanı, rakiplerinin pozisyonu ve rekabete göre özenle planlanmış olarak gerçekleştirilirse, yeni ürünlerin pazardan alacağı pay ve şirkete sağlayacağı kazanç hızlı bir büyüme yaratabilir.

Fisher burada özellikle Ar-Ge’deki etkinliği ve projelere kaynak tahsisini sağlayacak şirket yöneticilerinin işlerinde başarılı olmaları gerektiğini ifade eder.

4. Şirketin ortalamanın üstüne bir satış organizasyonu var mıdır?

Bir şirketin en temel işlevi satışlarıdır. Her şeyin fonksiyonu bu satışlar olduğu gibi, satışlar olmadan bir şirketin ayakta kalması da mümkün değildir. O halde bu satışları gerçekleştirmek ve sürekliliğini sağlamak için yapılması gereken, satış ve dağıtım organizasyonunun sağlam olması ve işletmede bu alan için çalışanların başarılı olmasıdır. Fisher işte tam da bu noktaya dikkat eder.

5. Şirketin kayda değer bir kar marjı var mı?

Fisher’ın söylemiyle, “Kar marjı anormal derecede düşük olan bir şirkete uzun vadeli bir yatırım yapmak için şirket içinde köklü bir değişim yaşandığına dair güçlü belirtilerin olması gerekir”. Yani satışlar nasıl ki işletmenin en temel işleviyle, kar elde etmekte en temel amacıdır. Dolayısıyla bu karı elde etmeyen şirketlere Fisher, temkinli yaklaşır.

6. Şirket kar marjını artırmak veya korumak için ne yapıyor?

“Yatırımcı için asıl önemli olan geçmişin kar marjları değil, geleceğin kar marjlarıdır.” Fisher’ın yatırım anlayışına göre bir şirkete yatırım yaparken muhakkak dikkat edilmesi gereken nokta o şirketin kar marjlarıdır, ancak daha önemlisi ise bu marjlardaki istikrardır. Zaman zaman marjlarda yaşanan konjonktürel düşüşlerin haricinde Fisher, şirketlerin kar marjlarını artırmak içinde düzenli bir çaba içerisinde olmalarını ister.

7. Şirketin işgücü ve personel ilişkileri iyi midir?

Fisher, kariyeri boyunca her zaman rakamlardan çok şirketlerin iç dinamiklerine ve çalışanlarına önem vererek yatırımını yapardı. Ona göre, şirketi ile personel arasında olan bağ kuvvetliyse ve çalışan kendisine işvereni tarafından adil davranıldığını düşünüyorsa o zaman bu çalışanın verimliliği yüksek olacaktır. Fisher tamda bu sebepten çalışanlarına saygılı davranan ve onları önemseyen şirketleri arar.

8. Şirketin yönetici ilişkileri iyi midir?

“En büyük yatırım fırsatları, iyi bir yönetici iklimine sahip şirketlerin hisseleridir” der Phil Fisher, ‘Sıradan Hisseler Sıra Dışı Karlar’ adlı kitabında. Ona göre üst yönetim, şirkette çalışan diğer bütün herkese sirayet etmesi gereken bir özveri ortamında çalışmalıdır.

9. Şirketin yönetiminde derinliği var mı?

Fisher bu konuya çok dikkat eder. Eğer bir şirketin yönetiminde bir derinlik yoksa ve bu kararların tek bir kişi tarafından alınmasına sebep oluyorsa, bu tehlikeli bir durum oluşturabilir. Küçük şirketlerde bu sorun daha nadir gözlemlenir çünkü bu tip işletmeler tek kişinin idare edebileceği bir planlamayla rahatça işleyebilirler. Ancak şirket büyüdükçe organizasyon yapısında bir derinliğe ihtiyaç duyulur. Bu derinliğin olmadığı şirketler, tek bir adamın aldığı yanıltıcı kararlar sonucu zarar edebileceği gibi iflas dahi edebilir.

10. Şirketin maliyet analizleri ve muhasebe denetimleri ne kadar iyi?

Burada aslında Fisher, şirketin ne kadar doğru bir bilanço verisi sağladığı ile ilgilenir. Eğer muhasebe denetimleri bozuk ve yatırımcısına bilerek şişirilmiş kazanç ve varlık bildiren bir şirket varsa veya bundan şüphe duyuluyorsa, ona göre uzak kalmak en iyi tercihtir.

11. Şirketin yatırımcıya rekabette üstün gelebileceği izlenimi veren, ilgili sektöre özgü başka yönleri de var mıdır?

Fisher’a göre, bazı sektörlerde bazı noktalar kritik öneme sahiptir. Örneğin bir perakende işletmesi için kiralama faaliyetlerinin etkinliği kritik öneme sahipken, sanayi işletmeleri için sermaye tahsisi ve yatırımların etkinliği önemli bir noktadır. İşte Fisher, yatırım yapacağı işletmenin sektörüne has önemli noktalarda başarılı bir geçmişi olmasını ve geleceğe dair de umut taşımasını ister.

12. Şirketin karlılık görünümü kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi?

“Büyüme” odaklı yatırım tarzında Fisher, kısa vadeli karı düşenen değil uzun vadeli kar için bazı şeylerden vazgeçebilme yeteneği olan şirketleri tercih eder. Ona göre bazı şirketler bir alış veya satış işlemi için kıran kırana pazarlık ederek kar marjlarını hızla artırmaya çalışırken bazı işletmeler isin müşteri veya tedarikçi odaklı düşünerek uzun vadeli kar marjlarını artırmayı amaçlarlar.

İşte onun bakış açısıyla bu şirketler, geleceğin devleri olacaklardır.

13. Öngörülebilir gelecekte şirketin büyümesi için mevcut hissedarların bu beklenen büyümeden faydalanmasını büyük ölçüde ortadan kaldıracak düzeyde bir hisse senedi finansmanı gerekecek midir?

Fisher, hisse senedi finansmanının hissedarlar açısından nasıl bir etki yaratacağına dikkat çekerken, uzun vadeli yatırımcıların şirketlerin büyüme potansiyelini değerlendirmesi gerektiğini söylemektedir. Eğer şirketin büyüme için daha fazla sermayeye ihtiyacı varsa ve bunu hisse senedi finansmanı yoluyla karşılamak zorunda kalıyorsa, bu durum hissedarların beklenen büyümeden faydalanmasını sınırlayabilir.

14. Yönetim, işler iyi gittiğinde yatırımcılara özgürce konuşurken sorunlar ve umulmadık gelişmeler olduğunda ‘sus pus’ mu oluyor?

“En iyi yönetilen şirketlerin bile zaman zaman beklenmeyen sıkıntılar, kar daralmaları ve şirketin ürünlerine olan talepte olumsuz değişimlerle karşılaşması normaldir” diye yazıyor Phil Fisher 14. madde hakkında. Ona göre önemli olan, işler iyi giderken yatırımcılarına kendilerini öven şirketlerin, işler kötüleşince “sus pus” olmamasıdır. Yatırımcı, başarısızlığını sahte gülücüklerle saklamaya çalışan şirketlerden kaçınmalıdır.

15. Şirketin su götürmez derecede dürüst bir yönetimi var mı?

Phil Fisher’ın en fazla önem verdiği maddelerden birisi bu. Ona göre geriye kalan 14 maddenin bazılarından geçemeyip bu maddeden çok yüksek bir güven notuyla geçen şirketler hala yatırım için uygun bir konumda olabilirler.

İşte Phil Fisher’ın yatırım yaparken kullandığı meşhur 15 maddesi bundan ibarettir. O yatırım yaptığı şirketleri büyük bir titizlikle seçer. Sadece bilançolardaki rakamlara bakarak karar vermez, rakamların doğruluğunu ve şirketin iç dinamiklerini işletmeye yakın kişilerle hatta çoğu zamanda üst düzey yöneticileriyle görüşüp teyit eder. İnsanı her zaman için en ön planda tutar…

FISHER’IN KRİTERLERİYLE TÜRK ŞİRKETLERİ

Bu 15 maddenin büyük bir çoğunluğu, açık bir şekilde hesaplama gerektirmeyen ve şirketin yönetici kesimi veya yakın çevresi ile doğrudan konuşarak cevaplanabilecek şeyler. Yalnızca 3,4,5 ve 6. maddeleri belirli kalıplara oturtarak hesaplamak mümkün. 3. Maddeyi geçen şirketleri bulmak için düzenli olarak Ar-Ge’ye kaynak ayıran ve bu kaynağı yıldan yıla artıran, 4. madde için satış gelirini düzenli olarak artıran, 6. ve 5. maddeler için ise sektöründe ortalamanın üstünde kar marjına sahip olan ve bunu düzenli olarak koruyabilen Borsa İstanbul şirketlerini derledik. Bunların 4’ünü de 5 yıllık bir süre zarfında sağlayan şirket sayısı ise yalnızca 3. Bu şirketlerden 2’si bilişim/yazılım sektöründe faaliyet gösteren şirketlerken diğeri ise savunma sanayinde faaliyet gösteren bir şirket.

ASELSAN

Aselsan, 1975 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı tarafından kurulan ve savunma sanayi alanında faaliyet gösteren bir şirket. Şirket, yetkin yönetim yapısı ve Ar-Ge faaliyetlerine olan katkısıyla karını düzenli bir şekilde artırarak, savunma sanayisine yeni ürünler geliştirmeye devam ediyor.

Aselsan, sürekli olarak sektördeki rakiplerinin üzerinde bir kâr marjına sahip. Ar-Ge'ye ayrılan kaynakların sürekli artması ve satışlardan elde edilen gelirin düzenli bir şekilde ArGe faaliyetlerine geri dönmesi, şirketin başarısının temellerini atıyor. Şirketin geleceğe yönelik yaptığı yatırımlar da bu durumu desteklemektedir.

Son 5 yıl içerisinde Aselsan, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yıllık olarak ortalama yüzde 59 oranında artırmış. Aynı dönemde şirket, net karını da yıllık olarak ortalama yüzde 55 oranında yükseltebilmiş. Bunun yanında şirketin yüzde 25'in üzerinde bir kâr marjına tutunması, rakiplerinden farklı konumlanmasına sebep oluyor.

LOGO YAZILIM

Logo, Türkiye merkezli bir yazılım şirketi olarak 1984 yılında kuruldu. İşletmeler için çeşitli yazılım çözümleri geliştirip sunarak, öncü konumuna terfi etti. Şirketin ürün portföyü, finans, muhasebe, satış, üretim, lojistik, insan kaynakları gibi işletme süreçlerini yönetmek amacıyla tasarlanmış yazılımları içeriyor.

Logo, müşterilerine sunduğu özel çözümlerle kar marjını son 5 yılda ortalama olarak yüzde 25 seviyesine kadar çıkarmayı başardı. Aynı zamanda Ar-Ge'ye verdiği önemle birlikte yeni çözümler sunma konusuna da öncelik veriyor. Şirket, son 5 yılda karını ortalama olarak her yıl yüzde 60'a yakın artırmayı başarmış ve satışlar tarafında ise yıllık ortalama yüzde 45'lik bir artışa imzasını atmış.

Logo'nun başarısı, müşterilerine sağladığı özel çözümler ve sürekli yenilikçi yaklaşımıyla ilişkilendirilebilir. Şirket, işletmelerin ihtiyaçlarını anlamak ve verimliliklerini artırmak için sürekli olarak Ar-Ge çalışmalarına yatırım yapmaktadır.

LİNK BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ

1984 yılında kurulan, tamamen Türk sermayeli Link Bilgisayar Sistemleri, işletmelerin Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) işlemlerini entegre bir şekilde gerçekleştirmeyi sağlayan yazılımlar geliştiriyor.

Link Bilgisayar, son teknoloji kullanarak satış, pazarlama, satın alma, stok yönetimi, depomağaza yönetimi, cari hesap, finans, üretim, bütçe planlama, insan kaynakları, sabit kıymetler ve muhasebe gibi birçok işlemi kapsayan yazılımlarını sürekli olarak güncelleyebiliyor.

Şirketin geliştirdiği yazılımlar, işletmelere iş süreçlerini optimize etme, verimliliği artırma, maliyetleri azaltma ve karar alma süreçlerini iyileştirme konularında destek sağlıyor. Link Bilgisayar, müşterilerine rekabet avantajı sağlamak amacıyla sürekli olarak Ar-Ge çalışmalarını sürdürerek, yazılım paketlerini yenilikçi ve kullanıcı dostu hale getirebiliyor. Her yıl şirket, satışlarından yüzde 12'lik bir payı Ar-Ge harcamalarına ayırıyor ve bu tutarı yüzde 25 oranında düzenli olarak artırılıyor. Bu şekilde, Link Bilgisayar 5 yıllık bir süre zarfında karını ve satışlarını kesintisiz olarak artırarak, yenilikçi çizgisini korumaya çalışıyor.