Türkiye ekonomisinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
2022 yılı zor bir yıl olarak başladı, zor bir yıl olarak devam ediyor. Umarım her şey daha iyi olur gelecekte özellikle gençler için. Herkes bir umutsuzluk içinde ve umut arıyor. Şu anda herkes belirsizlik içinde, enflasyon gelmiş 79’un üstünde. Büyüme rakamı yüzde 3-4 arasında oynuyor. Burada çok önemli olan nokta; Türkiye’de 1982 sonrası dışa açık bir büyüme süreci başladı. İhracat, uluslararası alanda yer almak ve dünya vatandaşı olarak, dünyada etkili olmak isteği herkesin yaşamının bir parçası oldu. Bu doğrultuda Türkiye dünyanın çok önemli bir ülkesi halinde, dünyayla çok entegre ve o yüzden yeni yetişen genç jenerasyon dünya vatandaşı olma arzusunda ama bu bir yandan da bu beyin göçüne yol açıyor. Türkiye için çok büyük sorun beyin göçü. Bizim yapmamız gereken beyin göçünü tersine çevirmek. Bunun için de en önemlisi demokrasi ve hukuk devleti ve adalet ilkelerinin çalıştığı bir düzene ihtiyacımız var ve güven ortamı çok önemli.
TÜRKİYE’DE GÜVENİRLİLİK PROBLEMİ VAR
Enflasyona dikkat çektiniz. Marketlerde indirim enflasyona olumlu yansıyacak mı? Yoksa enflasyonda 3 hane de görür müyüz?
Enflasyonist baskı tüm dünyada da söz konusu. Bence Rusya-Ukrayna savaşının devam etme eğilimi var. Yılsonuna kadar minimum devam edecek. Bu durum ciddi biçimde enerji arzı güvenliği problemi yaratıyor. Petrol ve doğal gaz fiyatları çok oynuyor. ABD’de enflasyon 9’a çıktı şimdi 8,5’a indi. Orada enflasyona aşağıya çekmek için çok disiplinli bir ekonomi politikası uygulanamaya başladı. Fed programı çok katı biçimde uyguluyor. Aynı şekilde Avrupa Birliği ülkeleri özellikle Almanya bu konuda çok dikkatli. Enerji arz güvenliği açısından ciddi bir sorun önümüzdeki kış ayları Avrupa’yı tehdit ediyor. Dünya enflasyonla mücadele ediyor ama Türkiye’nin enflasyon rakamı çok yüksek. Benim kişisel kanaatim 79 olan enflasyonun 50 puanı Türkiye’deki olaylardan. Eylül 2021’e kadar enflasyon yüzde 30 düzeyinde devam ederken ki o da çok yüksek bir rakam, yönetim mantığından hareketle alınan kararlardan etkilenerek 50 puan yükseldi. Eylül 2021 ciddi bir kırılma oldu ve enflasyon maalesef 78-79 düzeyine geldi. Şimdi enflasyonun artış hızını kısabilir miyiz diye bir takım çabalar gösteriliyor. Komuta ekonomisi mantığıyla olan bir çaba bu. Kapalı ekonomilerde yapıldığı gibi, fiyatları talimatla dondurmak, böyle propagandayla fiyatları aşağı çekmek gibi. Oysa enflasyonla mücadelenin temelinde üretimi ve verimliliği artırmak var, arzı artırmak var. İkincisi ihracatı ve döviz kazandırıcı hizmetleri geliştirmek var. Bunların üzerinde çok artık düşünülmüyor. Çünkü Türkiye görüyorum ki bir seçim ortamına girdi. Bu yüzden enflasyonla mücadele programı tamamen göstermelik olacak. Seçim ekonomisi sürecinin başladığını düşünüyorum. Bu 2022 ve 2023’ün ilk altı ayı enflasyon mücadele programı değil, seçim ekonomisi ve seçimi kazanma mücadelesi halinde geçecek ve bunu çok açık net görüyoruz. Enflasyon kadar ikinci önemli problem de işsizlik. Üçüncü problem de; Türkiye’de güvenilirlik problemi var, belirsizlik var. Rakamlara toplum ne kadar güveniyor, inanıyor? Yani gerçek rakamları, gerçekleri ne kadar biliyoruz. Bir propaganda sürecinde rakamları eğip bükmek çok kolay.
Peki KKM de dediğiniz gibi bir kapalı ekonomi uygulaması mı? Moody’s de Türkiye’nin notunu düşürürken ‘alışılmışın dışı’ metodlara dikkat çekti. Ancak iktidar KKM’nin hazmedilmediği görüşünde…
Kur doların veya Euro’nun fiyatı talep artıyorsa artar. Ve siz döviz arzını talebe göre artıramıyorsanız, döviz kazandırıcı hizmetleri geliştiremiyorsanız kur yukarı çıkıyor. Ve bizde kurun yükselmesi enflasyonu da çok olumsuz etkiliyor. Döviz arzı artmıyor. Turizm gelirleri artıyor ama bu yetmiyor talebi karşılamaya. KKM mekanizması 20 Aralık’ta çıktı. Ne demek KKM? Diyoruz ki siz döviz almayın getirin bankalarda bunu KKM hesabına koyun, ben size daha fazla kazanç vereceğim, daha fazla gelir vereceğim. Ve o yüzden ocak ayından bu yana tüm kredi mekanizmasını bankacılık kesiminde belli bir limitin üstüne çıkartmamaya gayret edildi. Fakat sanayiciler buna dediler ki biz üretim için ve ihracat için kredi bulamıyoruz. Çünkü bir başka şey oldu. Döviz arzını kısmak için, dövize olan talebi de böylece KKM’ye yönlendirmek için yüzde 40’ına el konuldu. Bu benim kişisel kanaatim, doğru bir mekanizma değil. Matematiksel olarak masaüstünde doğru gibi gözüküyor. Ama uygulamalarda piyasalarda ciddi sıkıntı yaratıyor ve çünkü Türkiye’nin en önemli meselesi döviz meselesi. Siz döviz talebini kısabilirsiniz ama döviz arzını artıramadığınız sürece Türkiye sıkıntı yaşar. İşte turizm gelirleri artıyor. Çok doğru iyi bir şey. İhracat gelirleri de yükseliyor ama burada çok önemli bir kriteri gözden kaçırıyoruz. İhracatın ithalatı karşılama oranı ne? İhracatın ithalatı karşılama oranı şu anda yüzde 70’in altına düştü. Ve bunu mutlaka artırmamız lazım yani ihracat ithalatın yüzde 90’nını karşılamalı.
Peki döviz arzının artırılması konusunda Türkiye’ye son dönemde para girişinin olumlu etkilerini görecek miyiz?
Rusya’dan gelen 5 milyar dolar Akkuyu Nükleer Santrali’nin kullanımı, yapımı için gelen para. Orada dördüncü ülke devreye girecek, o ekonomide direkt kullanılan bir para olmayacak. Ama Rusya’yla Türkiye’nin rubleyi ve Türk lirasını karşılıklı dış ticarette kullanılır hale getirilmesi çok önemli bir adım. Ama Türkiye’nin dış ticaretini geliştirmesi gerekiyor. Uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak gerekiyor. Yani biz diyoruz ki ihracat son bir yılın rekorunu kırdı. İthalat rakamları nerede, söylenmiyor. Bunu hiç konuşmak istemiyoruz Türkiye’de. İkincisi büyüme ve kalkınma göstergesi olarak biz elektrik üretiminin artması, gayri safi milli hasılanın artmasını falan takip ediyoruz. Çok doğru bu da ama çok önemli bir madde var. Dünya ticaretinden aldığımız pay artıyor mu, artmıyor mu? Bizim dünya ticaretinden aldığımız pay yüzde 1 düzeyinde. Bunu bizim mutlaka yüzde 3’e çıkarmamız lazım. Birinci gösterge bu. İkinci gösterge bizim ihracatımızın içinde teknoloji ihracatının yüzde 3 civarı olan payını mutlaka yüzde 15 düzeyine çıkarmamız lazım. Üçüncü önemli kriter de söylediğim gibi ihracatın ithalatı karşılama oranını yükseltmek. Bu üç faktörü sağladığımız zaman Türkiye ekonomisinin enflasyonu aşağı çekme, kalkınmasını hızlandırma, istihdamı geliştirme şansı olacak. Ama ben bunun tartışılmadığını, rakam cambazlığı yapıldığını görüyorum maalesef. Merkez Bankası bağımsızlığı çok önemli TÜİK’in bağımsızlığı, BDDK’nın bağımsızlığı çok önemli ve bu kurumlar bağımsız özerk doğru bilgi veren kurumlar haline gelmeli.
Siz yönetiyor olsaydınız farklı ne yapardınız?
Ben bütün kurumların açıkladığı her şeyin gerçek ve doğru olmasını sağlardım. Örneğin bizim dönemimizde, ben 5 yıla yakın ekonomi bakanlığı yaptım. Rahmetli Özal’ın üzerinde en önemle durduğu nokta her şeyin çok açık ve net olmasıydı. Bizim de istatistik başında o zaman Prof. Orhan Güvenen vardı. Biz enflasyon rakamlarını inanın bana bilmezdik. Televizyondan öğrenirdik. Karışmazdık yani. Her şey bağımsızdı, Merkez Bankası’nın bağımsız olması gerektiğini, BDDK’nın bütün kurumların bağımsız olması gerektiğine inanıyorum. Bu çok önemli ve söylenen her sözün altının dolu olması lazım. Bunu sağlamak lazım. Türkiye’ye yabancı kaynak girişi çok zayıf. Bunun nedeni de belirsizliğin olması ve güven ortamının yeterli olmaması. Yani ilk işimiz güven ortamını sağlamak olurdu.
SEÇİM SONRASI ÇOK ZOR ŞARTLAR ORTAYA ÇIKACAK
Ekonomi ne zaman düzelir?
Bence seçim ekonomisini bitirdiğimiz zaman düzelir. Seçim ekonomisini bırakıp Türkiye’nin ihtiyacı olan o belirsizlik ortamını düzeltecek ve güven ortamını sağlayacak, her şeyin açık ve net olduğu, enflasyonla mücadele edildiği, ihracatın ve dış ticaretin döviz kazandırıcı hizmetlerin geliştirileceği bir ortam sağlandığı zaman Türk ekonomisi düzelir. Ancak ben bu yönde adımların seçimden sonra atılacağını düşünüyorum. Bu nedenle daha zor şartlar ortaya çıkacak. O zor şartlara karşı bizim hepimizin, bütün toplum olarak el ele verip mücadele etmemiz gerekiyor. Yani Türkiye yılda 100 milyar dolar yabancı kaynak girişini sağlayan bir ülke olması gerekiyor. Dünya piyasaları Türkiye’ye güvenilir bir ülke haline geldiğini görmesi lazım. Bunu da demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin uygulamasından geçtiğini düşünüyorum. Gençlere çok büyük imkan hazırlamamız lazım.
SEÇİM EKONOMİSİ DÖNEMİNE GİRİLDİ
Türkiye Ekonomi Modeli de aslında ihracat odaklı… Revizyona ya da eklemelere mi ihtiyaç var?
Bence Türkiye maalesef bir seçim ekonomisi dönemine girdi. Bunlarla çok büyük bir politika geliştireceğini ve başarılı olacağını düşünmüyorum. Bu doğrultuda devam edilecek ve propaganda sürecinde rakamlarla oynanacak. Rakamlar enflasyon örneğin 79 değil 40 oldu denecek. Onu anons edecek, fiyatları dondurdum diyecek. Ben bu yıl enflasyonla mücadele edilmeyeceğini her şeyin bir seçim atmosferinde değerlendirileceği kanaatindeyim. Bu da bizim enflasyonla mücadele ve istikrar programımızı bir yıl ertelemesine yol açacağını gösteriyor bize.