SAFA GÜMÜŞ
Bazı kavramları anlamak ve özümsemek için o kavramların tarihini bilmek çoğu zaman kritik bir öneme sahiptir. Özellikle bahse konu olan kavram, gün geçtikçe dijitalleşiyor ve elle tutulur bir hal almaktan çıkıyorsa. Yatırım ve yatırımcılık tam da bu tanıma uyan bir yapıya sahip…
1873 yılında, Avrupa’nın ‘hasta adamı’ olarak görülen Osmanlı’da, Dersaadet Tahvilat Borsa’sı kurulduğunda, işler günümüzdekine aksine fiziki mutabakatlar ile ilerliyordu. 1993 yılında, ilk kez bilgisayar ortamında hisse senedi alım-satım işlemi uygulanmaya başlanmasına kadar geçen 100 yılı aşkın sürede, yatırımcılar yatırım yaptıkları şirketler veya devlete verdiği borçlar karşılığında bir kâğıt alıyorlardı. 1993 yılından sonra artık bu kağıtlar yerini yavaş yavaş dijital birtakım sayılara bıraktı.
Bu gelişme dünyanın pek çok borsasında, Borsa İstanbul’dan önce gerçekleşmişti. Amerikan Borsası, Avrupa’daki çeşitli borsalar, insanların fiziki olarak bir çaba sarf etmeden hisse senedi veya tahvil alıp satabildikleri sistemlerle donatılmışlardı.
Bu gelişmeler, finans dünyasında devrim niteliği taşıyordu çünkü büyük bir zaman tasarrufu sağlıyor ve bu zaman kaynaklı maliyetler yatırımcılar ve kurumlar için bir kazanca dönüşüyordu. Yatırımcılar, oturdukları yerden sadece bir tuşa basarak hisse senedi alıp satabiliyor veya telefonla brokerlarına emirler verebiliyorlardı; bu da onlar için büyük bir avantajdı.
Ancak bu avantajın yanında bazı kesimler ve finans profesörleri, yatırım dünyasının dijital bir hale gelmesinden kaynaklı bazı problemler öngördüler. Bunlardan en önemlisi, finansal varlıkların dijitalleştikçe, yatırımcının algısından kaynaklı olarak gerçekliklerini yitirmeleriydi. Günümüzde bir hisse senedi satın aldığımızda, kendimizi o şirketin kanuni açıdan ‘resmi’ bir ortağı görmüyor oluşumuzun en büyük sebeplerinden birisi kimlerine göre hisselere fiziki olarak değil de dijital olarak sahip oluşumuzun bizde yarattığı bir yanılgıdan ibaret. Bu yanılgıların aynısı vadeli işlemler için de geçerli. Buğday fiyatlarının gelecekte artacağını düşünüp bu yönde bir işlem yaptığınızda, sanki bir buğday satın almamış gibi düşünüyor olabilirsiniz ancak uzlaşı ‘nakdi’ değil de ‘fiziki’ ise vade sonuna gerçekten bir miktar buğday almış olursunuz. İşte bu yanılgı, bizi son yüz yılda dijitalleşen yatırım dünyasının, milattan önceki dönemlere dayanan fiziki tarihini araştırmaya itiyor…
MİLATTAN ÖNCE, GÜNÜMÜZ TÜRKİYE TOPRAKLARI…
Her ne kadar günümüzde Türkiye topraklarında yaşayan bizler, aracı kurumlarımızın bize sağladıkları panel sayesinde tek bir tuş ile yatırım işlemlerimizi gerçekleştirebiliyor olsak da Milattan Önce 9.500 – 8.500 yılları arasında yaşayan hemşerilerimiz bizim kadar şanslı değillerdi.
Profesör Andrew W. Lo ve Profesör Stephen R. Foerster, ‘Mükemmel Portföy Peşinde’ isimli, yatırım tarihine ilişkin kaynak teşkil edilebilecek kitabında, Milattan Önce 9.500 ile 8.500 yılları arasında, Ürdün Vadisi’nden gelen yerleşimcilerin, günümüz Türkiye’sinin İç Anadolu’sunda yaşayan halk ile buğday, koyun ve obsidyen ticareti yaptıklarından bahsederler. O dönemin insanları, Ürdün Vadisi’nden İç Anadolu Platosu’na kadar uzanan yaklaşık 800 ila 1100 kilometrelik bir yolu, her defasında ticaret için aşmak zorundaydılar. Bu, erken dönemin tüccarları için risk/ödül kavramının ilk parıltılarının alevlenmesine sebep oldu, çünkü 1.000 kilometreyi aşan bu ticaret rotası, çeşitli riskleri barındırıyordu. Bu risk/ödül kararları, günümüz yatırım ve finans dünyasının ilk temel taşları arasında görülüyor.
İLK TÜREV ÜRÜN VE İLK TAHVİL PİYASASI
Eski dönemlerde günümüz Türkiye topraklarında şekillenen ticaret sayesinde gelişen risk/ödül algısı, yıllar, asırlar geçtikçe o erken dönemin insanlarını farklı finansal çözümler üretmeye itti. Finansal mühendisliğin keskin örnekleri arasında sayabileceğimiz ‘türev’ ürünün tarihi, Milattan Önce 1.900 yılına kadar dayanıyor.
Bilinen bilgilere göre Mezopotamya’da kil bir tablet üzerine çivi yazısıyla işlenmiş bir şekilde kalıntıları bulunan ilk türev faaliyeti, Magrat-tum Akshak-shemi ve müşterisi Damqanum arasında, otuz kadar tahta kalasın gelecekti takası için gerçekleştirildi.
Bununa birlikte günümüzdeki anlamıyla tam olarak örtüşmese de ilk tahvil piyasası olarak nitelendirilebileceğimiz piyasa, Mezopotamya’da Ur şehrine dayandırılıyor. Milattan Önce 1796 yılında Dumuzi-gamil adındaki bir tüccarın Shumi-abum adındaki başka bir tüccardan beş yüz gram gümüş aldığı ve bunu 5 yıl süreyle yıllık yüzde 3,8’lik bir faiz oranı ile aldığı biliniyor. Bu günümüzün uzun vadeli kredilerine güzel bir örnek olsa da bulunan kalıntılara göre, Shumi-abum, Dumuzi-gamil adlı tüccardan alacağı beş yüz gram gümüş ve 5 yıllık süreyle yıllık yüzde 3,8’lik alacak hakkını, başka bir tüccara satarak ilk tahvil piyasasının sinyallerini de veriyor.
Günümüz finans dünyasının bazı açılardan Milattan Önceki dönemlere ilişkin net kalıntıları değiştirmeden sakladığını söylemek de mümkün. Milattan önce 1.750 civarına Ea-Nasir adındaki bir bakır tüccarı kötü bir ticari şöhrete sahip olduğu için borç bulmakta zorlandığı ve sonunda sermayesini kötü şöhrete sahip olduğu bakır işinden çekerek ikinci el giysi işine yönlendiğini gösteren arkeolojik kazılar var.
FİLOZOF THALES’İ ZENGİN EDEN TÜREV İŞLEMİ
Günümüzde bilinen en eski madeni paralar Türkiye’deki Efes’te Artemis Tapınağında bulunmuştur ve MÖ 600 yılı civarında basıldıkları tahmin edilmektedir. Bu tarihe kadar trampa benzeri ekonomik yaşantının olduğunu varsayarsak paranın icadı, büyük bir devrimdi. Hem bir birikim aracı olarak kullanılabiliyor olması hem de ticarette bir ölçü birimi işlevi görmesi, erken dönem finans camiasında da yeni fırsatların oluşmasına imkân sağlamıştır. Elde edilen bulgulara göre altın ve gümüş alaşımdan yapılan ve üstüne baskı olarak aslan kafası taşıyan bu madeni paraların bir tanesi ile 10 adet keçi alınabiliyordu.
Paranın trampa ekonomi sisteminin aksine daha kolay işlem yapma kabiliyeti sağlaması, günümüzde en büyük filozoflar arasında gösterilen ve o dönem için de saygı duyulan bir filozof olan Thales’in hatırı sayılır bir servet elde etmesini sağladı. Günümüzde türev piyasalarda ‘Call Option’ veya Türkçe tabiriyle ‘Alım Opsiyonu’ olarak adlandırılan işlemin en başarı erken örneklerinden birisini gerçekleştirmiş olan Thales zeytin piyasasındaki bir fırsattan yararlanarak bir servet elde etmişti.
O dönem birkaç yıl art arda kötü geçen zeytin hasadı, üreticinin cesaretini kırmıştı. Yemeklik yağ, cilt yumuşatıcısı ve lamba yakıtı olarak oldukça geniş kullanım alanları olan dolayısıyla talebi de yoğun olan zeytinyağı, zeytinyağı presleri ile elde ediliyordu. Kötü geçen birkaç hasat yılı, üreticilerin zeytinyağı preslerini elden çıkarmalarına sebep oldu. Gelecek dönemdeki hasatların geçmiş yıllardan daha başarılı olacağını astronomi kullanarak tahmin eden Thales, şevki kırılmış ve sermayesini başka bir işe taşımak isteyen zeytinyağı üreticilerinin preslerini fiyatların daha durgun olduğu bahar ayında almak için alım opsiyonu görüşmeleri yaptı. Astronomiyi kullanarak tahmin ettiği bol hasat dönemi geldiğinde Thales, oldukça büyük bir servet elde etmişti.
DAYANAĞI OLMAYAN İLK MADENİ PARA
Para, icadı ile birlikte finansal sistemler için bir can damarı haline gelmiştir. Bununla birlikte para, erken dönemde kendi değeri açısında da bir dayanağa sahipti. Dolayısıyla bu onu biriktirmek ve kullanmak için geçerli sebepleri olan bir varlık haline getiriyordu. Altın ve gümüş her dönem için değerli madenlerdi ve ilk basılan paranın altın ile gümüşün alaşımından elde edilmesi, onları ‘dayanağı olan’ bir varlık yapıyordu.
Oysa Çin, dünyanın 1’inci ve 2’inci Dünya Savaşı dönemlerinde sık sık tartıştığı ve günümüzde bile hala tartışmalara konu olan ‘dayanağı olmayan’ para kavramını MÖ 221 civarında uygulamaya koymuştu.
Yaklaşık sekiz gram ağırlığında bronz madeni paraların altın veya gümüş gibi değerli bir metal dayanağı yoktu. MÖ 221 yılında Çin’de kullanıma başlanan ortası delikli bu bronz madeni paralar 1912 yılına kadar basılmaya devam etti ve bu paranın değerini belirleyen tek şey bir ferman ve kullananların geleneklerine olan bağlılığıydı.
BUGÜN HALA FAİZ ÖDEYEN 400 YILLIK TAHVİL
Her ne kadar ilk tahvil piyasası örnekleri Milattan Önceki dönemlere dayansa da resmi olarak bir ulusal hükümet tarafından basılan ilk tahviller 1694 yılında İngiltere’nin Fransa’ya karşı açtığı savaşı finanse etmek için İngiltere Merkez Bankası tarafından basıldı. Bunun öncesinde Hollanda henüz bir ülke olarak var olamadan önce 1517 yılında, yıllık olarak yüzde 20 faiz getirisi civarında dalgalanan tahviller Amsterdam’da ihraç edilmişti.
Bütün bunların yanı sıra 1648 yılında Hollanda Su İdaresi Lekdijik Bovendams tarafından bir tahvil ihraç edilmiş ve bu tahvilden elde edilen gelir bir dizi iskele inşasının finansmanı için kullanılmıştı. Bu tahvili ilginç kılan şey ise bugün hala kupon ödemesi yapıyor olmasıdır. Yale Üniversite’sinin hala elinde olan ve sergilenen bu tahvilin 12 yıllık faizinin ödemesini 2015 yılında 136,20 euro olarak üniversite tarafından tahsil edilmiştir.
LALE ÇILGINLIĞI
Finansal varlıklara ilişkin ‘balon’ tabirini sık sık duyarız. Bu tabir, 2000 yılında yaşanan Dot-com balonu, 2008 krizi ve daha birçok örnekte olduğu gibi, bir finansal varlığın fiyatının, değerinin oldukça üstüne çıkması ve sonunda bu fiyatın varlığın gerçek değerini yansıtacak veya yansıtmayacak şekilde çökmesini, dolayısıyla balonun patlamasını ifade eder.
Sık sık duyduğumuz bu tabir, yalnızca günümüzde yaşanan olayları ifade etmek için kullanılmıyor. 17. yüzyılda Hollanda’da yaşanan ve literatüre ‘Lale Çılgınlığı’ olarak geçen olay, yatırım camiasında oluşan balonların en bilinen örnekleri arasında yer alıyor.
Osmanlı döneminde İstanbul’dan dünyanın çeşitli yerlerine yayıldığı bilinen lale, 1630’lu yıllarda Hollandalı çiftçiler tarafından ekilip, dönemin tüccarlarına satılıyor ve piyasaya sürülüyordu. Bu basit ticari işlem, gelecek dönemlerde vadeli bir sürece bağlanarak karmaşıklaştı. Hollandalı çiftçiler, henüz hasat etmedikleri ve gelecekteki herhangi bir dönemde hasat etmeyi planladıkları laleleri bugünden tüccarlara satıyor, tüccarlar ise gelecekteki herhangi bir dönemde elde etmeyi bekledikleri bu laleleri başkalarına satıyorlardı. Lalenin dönemin Avrupa’sında popüler olması ve ticari hacminin de buna bağlı olarak yüksek olması, gelecekteki bir dönemde elde edilmesi beklenen lalelere ilişkin opsiyonların bedelinin sürekli olarak artmasına yol açıyordu.
Lale soğanları o kadar kıymetliydi ki Charles Mackay tarafından 1841 tarihinde yayımlanan bir kitapta çok ender rastlanan bir lale soğanı türünün yalnızca bir tanesi için, tüccarların 50 dönüm arazi önerdiğini yazar. Aynı kitapta Mackay, takvim 1637 yılının şubat ayını gösterdiğinde bu soğanlara karşı olan talebin azaldığını ve fiyatların hızla düştüğünü aktarır.
TARİHTEN ÇIKARTILACAK DERSLER
Dünya tarihi, geçmişten ders almamızı salık veren binlerce yazarın deyişleriyle doludur. Bu sözleri söyleyen yazarların çoğu, geçmişte yapılan hataların bilinmesinin, gelecekte aynı hataların gerçekleşme olasılığını azaltacağına inanır. Oysa bu durum genelde gerçekleşmez.
İktisat bilimi teorilerini genellikle insanın ‘rasyonel’ bir varlık olduğu varsayımına dayandırır. Oysa insan ne iktisadi kararlarının bütününde ne de yatırım kararlarının tamamında rasyoneldir. Günümüzde var olduğuna inanılan ve hala oluşmaya devam ettiği düşünülen binlerce finansal balon var. Uzmanlar bu balonların birkaçının gelecekte patlamasının dünya ekonomik görünümünü 2008 yılında olduğu gibi doğrudan etkileyeceğine inanıyor. Kripto para piyasasında oluştuğu düşünülen veya Çin emlak piyasasında var olduğuna inanılan balon, günümüzden yaklaşık 400 yıl öncesinde Hollanda’da yaşanan ‘Lale Çılgınlığı’na benzerlik gösteriyor. Varlıklara ilişkin değerleme ve fiyatlama davranışlarımız, insan oğlunun rasyonel olmadığı gerçeğini yansıtır bir şekilde bilgiye değil, spekülasyona dayanmayı sürdürüyor. Hala paranın bir dayanağının olup olmaması gerektiği konusunda tartışıyoruz ve hala Ürdün Vadisi’nden Türkiye topraklarına ticaret yapmak için gelen atalarımız ile aynı endişelere sahip olarak, Kızıldeniz’den geçmesini planladığımız ticaret gemilerimize ilişkin risk/ödül hesaplaması yapıyoruz. Yalnızca yöntemlerimiz ve bu hesaplamaları yapmak için gerekli olan matematik bilgimiz eskisine nazaran biraz daha fazla… Atalarımızdan en büyük farkımız ise finansal varlıkların artık bizim için gerçekliğini yitiyor olması.