Metaverse, NFT, Web 3.0 coinlerinin arka planında ne var?

Yayınlama: 12.08.2022 15:54:00 Güncelleme: 12.08.2022 20:09:45

Dünya Web TV’de FTX TR sponsorluğunda yayımlanan Kripto Dünyası programında konuk, Devrim Danyal Akademi Kurucusu Devrim Danyal’dı. Danyal, her birinin kripto para karşılıklarını takip ettiğimiz metaverse, NFT ve Web 3.0 projelerinin geleceğiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu

Metaverse, NFT, Web 3.0 coinlerinin arka planında ne var?

Dün 25 bin dolar hamlesi yapmaya çalışan Bitcoin bugün kar realizasyonlarıyla 24 bin doların biraz altında yön bulmaya çalışıyor. Ethereum ise 1900 dolara yakın seviyelerde ve Bitcoin'in aksine son 24 saatlik periyotta artıda.

En çok değer kazanan kripto paralarda ilk iki sırada Web 3.0 coinleri yer alıyor. Ankr, Api3'ü bir DeFi projesi olan Unifi Protocol DAO, Theta Fuel, Celer Network izliyor.

Haftanın son programında Dünya Web TV’de yayımlanan FTX TR ile Kripto Dünyası’nda Barış Erkaya’nın konuğu Devrim Danyal Akademi Kurucusu sayın Devrim Danyal. Devrim Bey'le önümüzdeki dönemde daha da öne çıkacağı düşünülen Metaverse, NFT'ler ve Web 3.0'ı konuştuk.

“METAVERSE KISIK ATEŞTE PİŞEN BİR GÜVEÇ”

Biz hep Facebook'un ismini META olarak değiştirmesi nedeniyle Facebook'u takip ediyoruz. Ama aslında birçok dünya devi Metaverse projesi üzerinde çalışıyor. Örneğin Microsoft. Özellikle Activision Blizzard'ı satın aldıktan sonra metaverse ekosisteminin doğal bir üyesi oldu. Bunun dışında NVIDIA'nın Omniverse'ü, Unity Software, Roblox, Tinder, Shopify, Epic Games, Nike hatta Apple ve Google da büyük bir metaverse hamlesi beklenen diğer kurumlar. Metaverse'te nasıl bir gelecek hayal etmeliyiz Devrim Bey?

Metaverse’ü ben kısık ateşte pişen bir güveç olarak tanımlıyorum. Yani meteor gibi bir anda böyle gökten hayatımıza inmedi. Teknolojinin hayatımıza ilk girdiği andan itibaren yavaş yavaş kitleleri içine alan ve bunun özellikle farklı bacakları olan; sosyal medyası, teknik altyapısı, tasarım ve neslin değişmesiyle birlikte artık insanlık metaverse ekosistemiyle daha fazla tanışır hale geldi. Biliyorsunuz herkesin dilinde 70'lerde doğan 0-1 dili, herkesi de kapsamaya, 8 milyar insanı da içine alacak hale gelmeye başladığında özellikle kurumlar bunun farkına vardılar. Kamu ve kurumlar dijital dönüşüm adı altında bir süreç başlattı. Eskiden kartonetlerde duran banka bilgileri yavaş yavaş ekosistem içerisinde bilgisayarları aktarılmaya başladı. Diğer dosya yapılarımız Microsoft Office uygulamaları içinde Word, Excell’le tabana yayılması ile birlikte bizim hayatımızda şu anda baktığımız noktada bireylerin ilk algıladığı kısım buydu. Ancak 2000'li senelerden sonra doğanlar, Alfa ve Beta kuşağı dijital dönüşüm süreçleri içinde pek yer almadılar. Onlar dijital dönüşmüş olarak dünyaya geldi ve bakış açıları da hep çok farklıydı. Geçen gün gene mimarlarla ilgili bir sohbet ortamında şunu dile getirmiştim. 2000’li yıllarda doğmuş ve 2008-2009 senelerinde Minecraft oynamış olanları düşünelim. Minecraft’ı bilmeyenler varsa sanal evrende tuğlaları dizerek oynanan bir inşa oyunu yani mimari oyun. Mimar Sinan’ın yaptığı gibi harcı karıp, çimentoyu üretip onu tabana yayma vs yok. Camdan tuğlaların olduğu, kumdan kaleler yapılabildiği ve istediği her materyali kullanabildiği bir ekosistemle 8-10 yaşlarında tanıştılar. Şimdi okullardan mezun oldular, iş hayatına girdiler. Para kazanmaya başladılar. Belki de dünya üzerinde bu arazi ve dijital toprak satışı konusunda dünyada dördüncü olmamızın ana sebeplerinden biri de belki de budur. Genlerimizde var. Dedelerimiz hep bir dikili ağacın olsun, bir avuç toprağa sahip ol demişler. Şimdi genç nesil dijital dönüşmüş teknolojinin içerisinde kendine bir yer bulmaya çalıştığından onlar da fiziksel dünyadan toprak almak yerine bu tarafa evriliyor olabilirler.

METAVERSE VE NFT TOKENLARINA İLGİ NEDEN ARRTI?

Bu geçmiş, bir sürü değişkeni de tasarlıyor. Ayrıca coğrafya, din, dil, mezhep, ırk, para birimi kategorizasyon bazında dünya üzerinde çok farklı kültürleri barındırıyor. Ama önümüzdeki dönem bizim hayatımızda ciddi anlamda aynı dili konuşabilme yetisi getiriyor. Bunun Da temellerine indiğimizde özellikle erişimi çok fazla olmayan insanları buradaki sorun veya sıkıntılarını metaverse olgusuyla birlikte yepyeni düzenlere taşımaya başlıyorlar. Yani kendi dünyalarını kendileri kuruyorlar diyelim. Bu yönden bakınca da kapital dünyada şöyle bir farklılık çıkıyor: Biz her ne kadar üçüncü dünya ülkesi olarak algılansak da evimizde hepimizin bir buzdolabı, bir çamaşır makinamız, televizyonumuz var. Birazcık orta halliysek kapımızda bir arabamız var. O andan itibaren bu ekosistemde döngü daha fazla sağlanabilir durumda değil. Her şeyin son versiyonunu alma gibi bir bağımlılık durumu söz konusu değilse çok da para harcamaya ihtiyacınız yok. Ancak bunu konvansiyonel dünya ile sınırlı bırakmayıp da diğer dünyaları da oluşturup orada sanallık üzerinden işletmeye başladığınızda o anda kapital tarafının da çok işine gelen birçok gelir kapısı açılmış oluyor. Hem alan hem de satan memnun. Bundan sonra gideceğimiz yerin ilk bebek adımlarını denemeye çalışıyoruz. Herkes bu yeni sistem üzerinde proje üretmeye çalışıyor. Saymış olduğunuz en çok artan ilgi çeken coin veya tokenların metaverse veya NFT bazında olmasının sebebi de burada.

HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ OLMAYABİLİR

NFT’yi de bir netleştirelim. NFT’yi herkes anlamsız piksellerden oluşan jpeg yapıları ya da arkasına ses konduğunda kısa versiyonlu bir fikri mülkiyet varlığı olarak görüyor. Elde edeceği varlığın da son derece spekülatif olduğunun da farkına varmak lazım. Şu anda orada bir yatırım stratejisi oluşturmaya çalışıyor ve her gördüğümüze de inanmamakta fayda var. Bugün bir resmi ortaya koyduğunuzda Picasso ya da Dali, Van Gogh bile o değerlere zor ulaşırken milyon dolarlara size anlamsız gelebilecek bir görüntünün satılması yeni neslin yeni heveslerinden biri. Normalde elimizde tutabildiğimiz, gözümüzle görebildiğimiz şeylerin haricinde aklımıza yatmayan şeyler de para etmeye başlıyor. Biz konvansiyonel veya dijital dünyada değiş tokuş yapmak istediğimiz her şeyi dijitalize edebilirsek eğer o andan itibaren bunun insanlığın arasında değiş tokuş yapabilmesini sağlayabiliyoruz. Şu anda lokale hizmet eden, global bir yapısı olmayan işletmelerin aksine eğer bu iş whatsapp’tan mesaj gönderebilmek kadar kolay olursa ve üzerinizdeki bu sahiplik, sertifikasyon bazında veya tapu niteliğinde A noktası ile B noktası arasında değiş tokuş edilebilir olduğu anda hayat bambaşka bir noktaya evriliyor. Burada özellikle son kullanıcıların, herhangi bir aracı olmadan, çatı yapı olmadan, herhangi bir merkezi yapı olmadan bu ekosistemde birbiriyle çalışmasını sağlayacak bir platform oluşturmaya başlıyorsunuz. Bu da bize kendi başına çalışan bir sistem getiriyor. Dünya üzerinde 8 milyar insanla birlikte  bunun yapılabilmesi çok başka bir nokta. Örneğin bugün Barış ile Devrim arasında bir araba satışı gerçekleşecekse bizim ne yapmamız lazım? Önce fiyatta anlaşmamız gerekiyor. Sonra notere gitmemiz lazım. Sonra belgeleri almamız lazım. Paranı aldın mı? Ruhsatı aldın mı? Hadi geçmiş olsun. Bunların hepsi bir süreç ve fiziksel olarak orada olmamız lazım. İşte bunların hepsini biz yavaş yavaş konvansiyonel dünyadan sanal ortama taşımaya başlıyoruz. Bu kavramlara da dijital ikiz diyoruz. Konvansiyonel dünyada gözle görülen şeylerin dijital evrene aktarılması ardından da 8 milyar insanın tamamının hayalleriyle kısıtlı olmaya başlayacak. Uçsuz bucaksız bir yere gidiyoruz diyebiliriz.

ÇOCUKLAR ARTIK BAYRAM HARÇLIĞIYLA AVATARINI GİYDİRİYOR

Sonuç olarak aslında fiziksel olarak yaşadığımız dünyada bir şeyleri çözen veya yeni bir ufuk getiren projeler, ister kripto para tarafında olsun, isterse Metaverse cephesinde karşılık buluyor ve bu projelerin en azından ileride yaşanacak konsolidasyon sürecinde ayakta kalabileceği düşünülüyor. Fakat öte yandan NFT'lere baktığımızda bambaşka şeylerle başlangıç yaptı. Tabandan yükselen fikri mülkiyet özellikli NFT'ler pazarı ilk yaratan oyuncular oldu. Çizimler, resimler gibi. NFT denince insanların aklına hep BoredApeNFT gibi örnekler gelir oldu. Fakat o tarafta da bir şeylerin NFT'leştirilmesine ilişkin bir çok çözüm üzerine projeler geliştiriliyor. Bu ekosistem sizce hangi noktadan büyümesini devam ettirecek? Fiziksel dünyayla örtüşen projelerle mi? Şu anda bu dönüşümün tam olarak neresindeyiz? Ne zaman öyle bir dünyaya geçeceğiz?

 Genelde testi kırıldıktan sonra herkes uyanıyor. Bir alan pişman bir de almayan. Şimdi bu ekosistem içerisinde herke çok hakim değil konuya. Gençler dediğimizde de 2010’dan sonra doğanlar tamamen bu sürecin içindeler. Hatta güzel bir anekdotla pekiştireyim. Ramazan, Kurban bayramlarında beni arayan üniversiteden arkadaşlarım oldu. Dediler ki, “Ya Devrim anlatıyorsun ediyorsun. Ama bizim çocuklar artık bizi beğenmemeye başladı”. Dedim ki, “Hayrıdır. Cebinizden 200 lira banknot çıkarıp harçlık olarak onu mu verdiniz”. “Evet” dediler. Kültür de değişiyor, mantalite de değişiyor. Terminoloji de değişiyor. Jargonları bile farklı. “Barış abi, hadi gel Kapalıçarşı’ya gidelim de bana şuradan yarım altın al, gibi bir jargon yok ki. Diyorlar ki, “Barış abi, bana 0.001 Ethereum ateşlesene” diyorlar. Bu kavramlara bizim neslin artık kendini adapte etmesinde fayda var. Örneğe dönüyorum. Dedim ki “Tamam, verdin 200 TL’yi, ne oldu?”. Onu hemen dijitale çevirip gidip o 200 TL ile avatarlarına kıyafet alıyorlar. Bu gerçekten insanın kendinin haricinde sanal dünyadaki karakterine daha fazla önem vermeye başladığı noktaya geliyor. Çünkü orada bir güç gösterisi var, orada ekosistemin yarattığı bir challenge, yani bir meydan okuma var. Bu kapışmanın içinde siz daha güçlü, daha fit olmalısınız. Herkes çok güzel, yakışıklı, fit olmaya çalışıyor. Kimse çaydanlık olmaya, fil olmaya çalışmıyor. Hal böyle olunca da bir kültür ve mantalite değişimi de görmeye başlıyoruz.

 ÜÇÜNCÜ KUŞAK SANAL EVRENDE YATIRIM YAPIYOR

Yatırım tarafına geldiği zaman da özellikle aile şirketlerinde bir üçlü yönetim sistemi vardır. Dede kurar, baba yaşatmaya çalışır, torun yıkar. Bunun gibi… Torun gidiyor dededen aldığı öğütle, 100 dolarla metaverse’ten bir sanal arazi satın alıyor. Bunu gidip söyleyemiyor da. Dese ki, “Ya baba, dede, ben gittim şuradan 100 dolarlık arazi satın aldım”. Diyecekler ki, “Ya evladım, gerçek bir arazi alsaydın”. Ta ki ne zaman iş ciddiye binmeye başlıyor. O almış olduğu 100 dolarlık arazi 10 bin-30 bin, 100 bin dolara, eğer gidip İstanbul’dakiler için Şile yolunda arazi almadıysa, çıktığında dede ve babanın da bakış açıları değişmeye başlıyor. O zaman dede dönüyor diyor ki, “Ya torun, niye bana söylemedin. Ben sana 100 dolar değil, 500 dolarlık hacim açardım”. Bu kuşak farklılığı elle tutulur bir noktaya geldiğinde insanları bir araya getiriyor. Tam tersi yok mu? Kimseyi de özendirmeyelim. Torunların hepsi de aile şirketlerinde, 100’er dolara gidip sanal arsa almasın. Ciddi kayıplar yaşayanlar da var. Özellikle hangi hava sahasına, hangi toprağa ayak bastığınız bilmediğiniz için çok dikkatli olmanız gereken bir süreç. İsterseniz profesör olun, isterseniz C level yönetici olun, isterseniz 18 yaşından küçük biri olun. Daha önce hiç deneyimlemediğiniz bir ekosistem bu. Bankada hesap açma yetisine bile sahip olmayan arkadaşlarımın yaklaşık 30 saniye içerisinde içinde girebileceği bir dünyadan bahsediyoruz. Hep avantajlı tarafları öne çıkarılsa da mağduriyetlerin yaşandığı bambaşka da bir boyutu var. Özgürlüklerimiz kısıtlanmasın, bize dokunulmasın diyebilirsiniz ama ilk mağduriyette de niye kimse bizi korumuyor dememek için külahı önümüze alıp düşünmek gerekiyor.

Kısıtlama ve yasaklamaların olmaması gerektiğini düşünüyoruz ama belirli korumaların da çok genç arkadaşlarımız için özellikle böyle bir denetim mekanizmalarıyla sağlamak gerektiğini düşünüyoruz.

ETHEREUM’UN HEDEFİ

Yani yolumuz daha çok uzun. Ancak bu kurguların içerisinde mümkün olduğunca bilerek, ne yaptığınız farkında olarak ilerlemek gerekiyor. Bu arada mutlak ve mutlak denenmesi gerekiyor. Elde avuçta ne varsa yatırım kendini mağdur etmenin bir anlamı yok. Ama neden bahsedildiğini görebilmek için 10 lira-20 lira gibi minimum rakamlarla girip nasıl oluyoru, neler yapılabildiğini deneyimlemek çok önemli. Orada da Web 3.0 karşımıza çıkıyor. Herkes bunlar üzerinden yatırım yapıp bir gelir elde etmeye çalışıyor ama arka taraftaki modeli bilirseniz hangi coin veya token’ın nereye gidebileceğini de algılayabilirsiniz. Bitcoin’in 13. senesi. Onu 2015’te çıkmış olan Ethereum ile karşılaştırıyoruz. Bitcoin sadece finansal ekosistem üzerinde çalışması planlanmış ve farklı bir noktaya evrilememiş bir bakış açısı. Ancak bunun bu şekilde kısıtlı kalmasından rahatsız olan yine aynı grup içerisinde Vitalik Buterin, bunun çok daha fazla sektöre hitap edebilecek, çok daha fazla insanı ve çok daha fazla makinayı kapsamına alacak bir proje geliştirdi. Buranın altını çizelim, dünyada 8 milyar insanız fakat 2022 itbariyle yaklaşık 43 milyar birbiriyle konuşabilen, bağlantılı olan nesnelerin interneti parçacığı yani cihazlar var. Bu da şu demek, dünyada artık tek başımıza değiliz. Robotlar var. Eskiden savaşlar toprak veya emtialar için olurdu. Şu anda sıkıntı veya krizlerin kaynağı teknoloji. Çip krizini düşünün.

İşte bu makinaları yönetecek sözleşme yapıları, kod bütünlerine de ihtiyaç var. Orada da hayatımıza Ethereum girdi. Ethereum dünyanın en büyük sözleşme ağı olarak düşünülebilir. Bunun üzerine de NFT’leri, metaverse içerisinde insanları, robotları, hayal edilebilecek yeni evrenleri otonom olarak çalıştırabilecek olan mertaverse’te kendi coinleri, kendi tokenlarına ait çeşitli girişimler var.

10 MİLYON KRİPTO PARAYLA İLGİLİ SEÇMEN VARKEN KISITLAMA ZOR

ABD Hazine Bakanlığı Tornado Cash'in kullanımını yasakladı. Halen bitmeyen bir Ripple davası var. Coinbase yöneticileri muhtemelen yeni dava tehditleriyle karşı karşıya. Bütün dünya kripto paralarla ilgili bir yasal altyapının oluşturulmasını bekliyor. Amerikan üst kurulları da bunun ihtiyacını sürekli dile getiriyor. Fakat giderek geciken bir düzenleme sorunu var. Bu arada Tera Luna, Celcius gibi örneklerde bir çok insan zarara uğrarken, birçok kişinin cüzdanlarındaki varlıkları çalınabiliyor. Ve yapılabilecek neredeyse hiçbir şey yok. Sizce Türkiye'de çok öncesinde tamamlandığı söylenen yasa taslağının ardından bir anda pause tuşuna basıldı ve yeni görüşme turları başladı. Birkaç tur sektör paydaşlarıyla, bir çok da kripto para borsalarının temsilcileriyle görüşmelere yapıldı. Siz nasıl bir düzenleme beklentisi içerisindesiniz?

Verdiğiniz örneklerden de önce aslında bizim yasaklama veya kısıtlamanın da ötesinde karşılaştığımız ilk şey Çin’in getirdiği yasaklardı. Çin aslında matematiği yasaklamaya çalıştı. İnsanların birbiri arasındaki iletişimi kısıtlamaya çalışıyor. 8 milyar insanın ne zaman ne yapacağı yasaklanamaz. Kitle kuralları koyabilirsiniz, protokoller koyabilirsiniz, ona kanun bazında uyulmasını sağlamaya çalışabilirsiniz. Ama arka tarafta kimsenin kapalı kapılar ardında ne yapacağını kısıtlayamazsınız. O yüzden P2P, noktasal bazda A ile B arasındaki ilişkiyi de kısıtlayamazsınız. Devletlerin kısıtlama mantığının temel sebebi, insanın bilmediği bir şeyden korkması. Hele büyük kitlelere hitap edebilecek yapılar içerisinde sizin de risk gördüğünüz faktörler varsa öğrenene, bilene ya da anlayana kadar onlara da bir “dur” dersiniz. Ve bu bütün dünya ülkelerinde de benzer şekilde işletiliyor. Çin’in madencilik yasağından sonra ABD de yasaklayabilirdi. Ancak kapılarını açtı. Çin’den ABD’ye göç yaşandı. İran mesela. İran bu sürecin içerisinde. İran Ticareti Geliştirme Kurumu Başkanı tarafından yapılan açıklamaya göre İran 10 milyon dolarlık ithalat ödemesini gerçekleştirmiş. Bunun arkasında 2019’da kripto para madenciliğini yasallaştırmış olan İran var. Herkes El Salvador’u, Naib Bukele’yi konuşsa da ondan çok daha önce İran’ın almış olduğu bir yasal süreç var. Rusya-Ukrayna savaşı gündemde. Rusya merkez bankacılığı aracılığıyla kripto paraların ödeme sistemi olarak kullanımını yönelik bir kısıt getirmiş olsa da arka planda kendisine yaptırımları arka yollardan aşıyor. Ukrayna’da evden iki tane torba alıp çıkmaya çalışan, sınırı geçmeye çalışan insanlar için bırakın bankaya gidip kuyrukta para çekmeyi ATM’leri kısıtlı. Dijital cüzdanlarla sınırsız, limitsiz şekilde paralarını çıkarıyor. Tüm bu süreçler iki ana merkezde düzenleme açısından denetleniyor: Bunlardan biri Fed yani ABD Merkez Bankası, diğer de SEC, yani ABD Sermaye Piyasaları Kurumu. Fed açıklamalarıyla ekosistemi yönlendiriyor. Jerome Powell ve Gary Gensler, kripto paralarla ilgili bir yasak çıkarmayacaklarını söylediler. Bu diğer ülkeler tarafından da örnek alınabilecek bir açıklama oldu. Ardından arka tarafta yanlış giden yolları da kapatmayı, kısıtlamayı da ihmal etmediler. Coinbase örneği. Bu yıl 1 milyar dolardan fazla zarar açıkladı. Hiç kimse dikkat etmedi ki aynı Coinbase geçen sene  2 milyar dolardan fazla kar açıklamıştı. Bu süreçler sadece bireylere de kurumlara da kamu tarafına da dokunur durumda.

Geri döndürülemez bir noktaya da gelmeye başladı. Yani kısıtlayalım, kapatalımla da sürdürülemeyeceği de algılanmaya başladı. Yavaş yavaş özellikle geçen sene içinde Biden yönetiminin senatoya sunduğu taslakla buradan bir gelir kapısı yaratma niyetinde olduğunu da görmüş olduk. 

Hack olayları, cüzdan sıkıntıları, stable coin sıkıntıları derken ortaya çıkan sıkıntıların gözardı edilen bir noktası vardı. Blockchain güvenlidir, değiştirilemez, silinemez… Hep bunlardan bahsediliyordu. Fakat hiçbir zaman arka tarafta izini kaybettirme süreçleriyle ilgili kimse bir adım atmıyordu. Tornado Cash’in de püf noktası burada. İnternet üzerinde ayak iziniz olarak nitelendirilecek her şey blokzinciriyle birlikte kripto para ekosisteminde çok daha takip edilebilir durumda. Tornado Cash benzeri mikserlerin en büyük kurgusu da sizin izinizi kaybettiriyor olması. SEC burada kara parayı aklama süreci içerisinde illegallik tespit etti. Bu hesaplarla ilişkili olan ABD vatandaşları için bir kısıt yasak getirdi. 20 milyon dolar ceza, 30 sene hapsi gibi yaptırımlar ortaya koydu. Ülkemizde takdir edersiniz şu anda ciddi anlamda gençlerin elinde kripto paralar. Oy potansiyeli olarak da düşünürsek yaklaşık 10 milyon civarında kişiye hitap ediyor. O yüzden kısıtlar, yasaklar yine gündemde olsa da herkesin hayrına olacak, daha yapıcı bir şekilde inşallah düzenlemeler çıkacaktır. Buradan ciddi gelir elde edilebilir. Biz bir finans merkezi yapısında olacaksak o andan itibaren kripto varlıkların da konvansiyonel dünya varlıkları dışında tutulamayacağını düşünüyorum. Buradan da elde edilebilecek gelirlerin, ki yerel ya da bölgesel bir pazardan bahsetmiyoruz, global bir pazardan bahsediyoruz, kendi üzerinizden dönecek ekosistemden alacağınız paydan nemalanabilirseniz artı değer taşır hale gelir. Mühim olan herkesi kapsayacak, koruyacak, kollayacak bir yasa olmalı. Ne kadar sıkarsanız insanların özgürlüğünü kısıtladığınız gerekçesiyle bağırış çağırış oluyor. Ne kadar boş bırakırsanız da o kadar mağdurlar oluşuyor. İnşallah bir orta yolu bulunacak. (Barış Erkaya/Dünya)