PwC/Akbaş: Özel şirketlerin tahvil ihracı 2.5 kat arttı

Yayınlama: 07.12.2022 13:47:00 Güncelleme: 07.12.2022 14:20:03

PwC Şirket Ortağı Mevlüt Akbaş, şirketlerin işletme sermayesi ihtiyacını karşılayabilmek için tahvil ihraç ettiğini ve son 1 yılda tahvil piyasasının 17 milyar TL’den 42 milyar TL’ye yükseldiğini belirtti

PwC/Akbaş: Özel şirketlerin tahvil ihracı 2.5 kat arttı
Finans Sohbetleri'nde Nasıl Bir EKONOMİ TV Genel Yayın Yönetmeni Burcu Göksüzoğlu'nun bu haftaki konuğu PwC Şirket Ortağı Mevlüt Akbaş oldu.

-Şirketlerde krediye erişim sorunu ne ölçüde devam ediyor?

Maalesef devam ediyor. Liralaşma ve cari açığı düşürme politikası çerçevesinde, tabii ki çok yükselen enflasyonla mücadele kapsamında kredilerde bir miktar yavaşlama var. Daha seçici gidiliyor diyebiliriz. Şirketlerin iki tür finansman ihtiyacı ortaya çıkıyor. Biri hammadde fiyatları çok ciddi oranda arttığı için ve enflasyondan dolayı fiyatlar arttığı için işletme sermayesi ihtiyacı. Tedarik zincirindeki kırılma sonrası özellikle Batı Avrupa diyelim tedariki bir miktar Çin’den Türkiye’ye doğru kaydırmak istiyor. Ve burada da yeni yatırımlar gerekiyor. Yeni yatırımlar için de uzun vadeli finansman gerekiyor. Bu ikisini bulmakta ciddi sıkıntılar yaşandığını görüyoruz. Ancak tabii ki alternatif yöntemler var.

-Alternatif tahvil pazarı mı?

Şirketlerin son dönemde oraya yöneldiğini görüyoruz… Evet, orada bir şu anda Batılıların tabiriyle bir pencere açıldı. Bankalarda kredi limitleri yeteri oranda enflasyon kadar artmadığı için şirketler en azından kısa dönem ihtiyaçlarını yani işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için daha fazla özel sektör tahvili ihracı yoluna gittiler. Son bir yıl içerisinde bu piyasanın 17 milyar TL’den kabaca 42 milyar TL mertebesine geldiğini görüyoruz. Ama tabii ki toplam kredi büyüklüğüne baktığımızda oldukça düşük kalıyor. Her ne kadar neredeyse 2.5 kata kadar bir artış olsa da toplam büyüklükte oldukça geride. Bu da bizim sermaye piyasamızın çok geniş olmadığını aslında sığ olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Çünkü Türk bankalarının vermiş olduğu kredilerin büyüklüğü 7 trilyon TL seviyesinde. ÖST’nin yani özel sektör tahvilinin banka ve finans kesimi dışındaki şirketlerin ihraç ettiği TL tahvil büyüklüğü sadece 42 milyar TL mertebesinde.

-Tahvil piyasasında maliyetler kredi finansmanına göre nasıl?

Hazine’nin çıkardığı dolar cinsi eurobondların getirisi yüzde 9’un bir miktar altına geldi, biraz gevşeme var. Euro cinsi uzun vadeli eurobondların getirisiyse yüzde 6’ların altına geldi, yüzde 5’ler seviyesinde. Bu iyiye işaret çünkü CDS’ler de son dönemde bir düşüş eğilimine girdi. Yıl içerisinde Hazine’nin 5 yıllık CDS’i yüzde 8’lere kadar çıkmıştı ki bir süre de orada kaldı. CDS yani ülke risk primi düştüğü zaman Türk şirketlerinin özellikle yurtdışında eurobond ihraçları için bir pencerenin tekrar açılabileceğini tahmin ediyorum. Hazine’nin TL cinsi gösterge nitelikli tahvilin şu anda getirisi yüzde 11’de. Tabii ki biraz da bankaların yeni kredi verebilmek için Hazine tahvil alımına yönlendirilmesi sonucu oluşmuş fiyatlar bunlar. Normalde enflasyon yüzde 84, politika faizi yüzde 9 ama Hazine’nin getirisi yüzde 10-11. Burada biraz anomali var.

-Şirketlerin vade tercihleri ne?

İşletme sermayesi için çok daha kısa vadeli krediler var haliyle bankalar çok uzun vadeye gitmek istemiyorlar. Fakat bir yatırım yapacaksanız, yani bir fabrika kuracaksanız ya da bir şirket satın alacaksanız orada uzun vadeli bir krediye ihtiyacınız vardır. Uzun vadede ise şu anda maksimum 10 yılların olabildiğini görüyoruz. Özellikle yatırım finansman kredilerinde 10 yıla kadar TL’de kredilerin olduğunu görüyoruz. Kısa vadede, uzun vadede şu anda aslında dövize borçlanmak pek kolay değil, Türk bankalarından özellikle. Burada daha çok TL kredilerinin olduğunu görüyoruz.

KARBON EMİSYONUNU AZALTACAK PROJELERE TEKNİK FİNANSAL YARDIM

-PwC olarak Birleşik Krallık İş, Enerji ve Strateji Bakanlığı ile işbirliği yaptınız. Bu işbirliği neyi kapsıyor?

Bu aslında İngiltere hükümetinin fonladığı bir program. Altı tane gelişmekte olan ülke seçildi, içlerinden biri de Türkiye. Biz İngiltere hükümetini bu teknik programın hem oluşturulmasına hem de yürütülmesinde destek veriyoruz. Asıl amaç burada bu gelişmekte olan altı ülkede karbon emisyonunu azaltacak projeleri ve şirketleri teknik bir finansal yardımda bulunmak. Bunları hem sermaye hem de borç finansörleriyle yatırımcılarıyla buluşturmak, onlara teknik bir finansal yardımda bulunmak. Biz de Türkiye bacağını yönetiyoruz. Epey bir şirket seçildi. Bu şirketleri İstanbul’da ve Londra’da yatırımcılarla buluşturuyoruz. Onlara hem sermaye hem de borç finansmanı sağlamak üzere gerekli hazırlıkları sağlanması konusunda destek veriyoruz. Türk şirketlerinin son dönemde sürdürülebilirlik farkındalığı arttı. Bu biraz bazı sektörlerde zoraki, bazı sektörlerde ise tercihen bu yönde oluyor. Türk bankaları hem burada finansman sağlıyor hem de borçlanmalarını da bu yolla yapmaya başladılar.

CDS DÜŞERSE ŞİRKETLERE EUROBOND İHRAÇ PENCERESİ AÇILIR

-Peki yurtdışında şirketlerin tahvil ihraçları ne boyutta?

Bildiğiniz gibi kendi para biriminiz dışında ihraç ettiğiniz bonoya eurobond deniyor. Türk şirketleri genelde dolar ve Euro ağırlıklı eurobond ihraç etmeyi tercih ediyorlar. Bu ihraçlarda büyüklük çok önemli. En azından 200- 300 milyon dolar mertebesinin üzerinde olması gerekiyor ki tüm masraflara değsin ve yatırımcı ilgisini çekebilsin, özellikle Londra’da. O yüzden de bunu, bu miktarda büyük borçlanmayı sağlayabilecek şirket sayısı oldukça az Türkiye’de. Yaklaşık 10 tane firmamızın yurtdışında yapmış olduğu eurobond ihracı var. Bunlar da geçmiş yıllarda yapılanların önemli bir kısmı, roll edilmesiyle şu anda hayatta kalıyor. Son 2 yıl içerisinde, 3-4 firmamız da yeni ilk defa eurobond ihracını başarıyla gerçekleştirdi. Fakat maliyetler çok artığı için şu anda onlarda yıllıklar da çok yukarı gitti. Risk primi yüksek olduğu için yeni ihraçları maalesef göremiyoruz. Orada da belki CDS’lerin gevşemesiyle birlikte tekrar Türk şirketlerinin özellikle eurobond ihraçları için bir pencerenin tekrar açılabileceğini tahmin ediyorum.

YATIRIMCI İLGİSİ VAR AMA DEĞERLEME UÇURUMU YAŞANIYOR

-Birleşme ve satın alma işlemlerinde durum nasıl?

Piyasa çok aktif. Çok ciddi bir yatırımcı ilgisi var ve yatırımcı Batı’dan. Bir miktar Ortadoğu ve Uzakdoğu var ama Ortadoğu daha az. Daha çok stratejik yatırımcı var. Geçen yıllarda teknoloji odaklı şirketlere yatırımın geliyordu fakat son 1-2 yıldır tedarik zincirlerindeki kırılma sonrası bu değişti. Üretici, ihracatçı ve döviz kazandırıcı işi olan şirketlere yabancının çok fazla talebi var. Fakat işlemlerin kapanışı geçmişe oranla çok daha uzun sürede gerçekleşiyor. Başarılı kapanmama ihtimali istatistiği düştü. Temel sebebi şirket değeri. Türk patronları TL finansalları üzerinden çıkan değer ve daha düşük bir iskontolu değer üzerinden satmak ister. Fakat yabancı da hem bugünkü finansal hem de geçmiş finansalları döviz bazında kontrol ediyor. Ve risk free rate’leri görebiliyor. O da nedir? Şu anda Hazine’nin dolar cinsi, uzun vade dolar cinsi eurobond’un getirisi ki yüzde 8’lerde. Bunun üzerine şirket ve sektör riskini koyduğunuzda iskonto çok yükseliyor. Bu yükseldikçe de şirketin değeri düşüyor. Alıcı ve satıcının değerleme beklentileri arasında ciddi fark oluşuyor. Buna Değerleme Uçurumu deniyor. O yüzden başarılı kapanma ihtimali düşüyor ve harcanan süre maalesef artıyor.