Rasyonele dönüş bankalara yarayacak

Yayınlama: 10.06.2023 11:48:00 Güncelleme: 10.06.2023 11:48:01

Bankacılık sektörü son dönemlerde regülasyonlar nedeniyle negatif reel faiz getirisi, düşük faizli sabit kuponlu tahvil yükü ile hedefleri yakalama çabası altında eziliyordu. Rasyonel politikalara dönüş sinyali sektör hisselerini yeniden model portföylere sokarken rasyolara da olumlu etki edecek

Rasyonele dönüş bankalara yarayacak

ŞEBNEM TURHAN

Türkiye ekonomisinde değişim rüzgarları esiyor. Bu rüzgardan en çok etkilenmesi beklenen sektör ise bankacılık. Sektör üst üste regülasyonlarla sıkıntılı süreçler yaşıyor. Şimdi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in rasyonel politikalara dönüş mesajıyla regülasyonların kademeli kaldırılması ve politika faizinde artış bekleniyor.

Peki bu sektörü nasıl etkileyecek? Regülasyonların adresi Merkez Bankası. Tüm piyasa öncelikle TL mevduatta yüzde 60 olan hedefin yüzde 50’ye geri çekilmesini, TL dönüşüm oranında da gerçek kişiler için getirilen yüzde 10 ek dönüşüm şartının ise ya kaldırılması ya da yumuşatılması bekliyor.

Makroihtiyati tedbirlerin kademeli gevşetilmesini bekleyen Gedik Yatırım, yayımladığı notta iç talepteki güçlenme ve döviz rezervlerinde süregelen hızlı düşüş dikkate alındığında, ileriye dönük ekonomi politikalarının öncelikli hedefinin iç talebi ve dolayısıyla döviz talebini sınırlamak üzerine yoğunlaşacağını öngördü. Gedik

Yatırım politika faizi yükseltilsin ya da yükseltilmesin, bankalar üzerindeki bazı makroihtiyati düzenlemelerin gevşetileceğini (ya da bir noktada kaldırılacağını) vurgulayarak “Bu politika değişikliklerini de, kredi faizlerinin politika faizine endekslenmesi kuralının kaldırılması, menkul kıymet tutma zorunluluğunun esnetilmesi ve çeşitli serbest piyasa uygulamalarına getirilen zımni sınırlamaların kaldırılması olarak sıralayabiliriz. Bu adımların atılması ekonomi politikalarına güveni arttırarak risk priminde ek düşüş getirebilir” denildi.

MEVDUAT FAİZLERİNDE YUKARI SEYİR SÜREBİLİR

Ancak kur korumalı mevduatın hemen ortadan kalkmasını beklemeyen Gedik Yatırım araştırma notuna şöyle devam edildi: “TL’deki sert değer kayıpları kamu için çok büyük bir yük doğuracağından, bu değer kaybının ölçülü olarak gerçekleşmesi istenecektir. Buna göre, ekonomi yönetimi 1990’lardaki ‘yönetilen dalgalı kur’ rejimine benzer bir strateji izleyebilir. Bu strateji, dış ticaret dinamiklerini dengelemeye ve büyüme kompozisyonunu iç talepten ihracata kaydırmaya yardımcı olabilir. Ancak, böyle bir stratejinin kur-enflasyon sarmalına yol açarak enflasyonun yüksek kalmasına yol açabileceğini de belirtmek gerek. Hızla bozulmaya devam etmesi beklenen bütçe açığı da enflasyonu yukarı yönlü baskılayacaktır. Son olarak, hükümetin döviz talebini kontrol etmek adına ilk etapta KKM sistemine bağlı kalacağını ve bunun da mevduat faizlerini yüksek tutacağını düşünüyoruz.”

FAİZ ÜST SINIRININ GEVŞETİLMESİ BANKALARI RAHATLATIR

Regülasyonların gevşetilmesi, ticari ve ihtiyaç kredi faiz üst sınırının daha yükseltilmesi veya kademeli olarak ortadan kalkması bankacılık sektörü için kredi mevduat faiz makasının daralmasına makul seviyelere gelmesine neden olabilir. Bu durum ticari ve ihtiyaç kredi faizlerini yukarıya çekse de gerekli parasal sıkılaştırma için de ekonomi yönetimine alan açarken bankaların da tarihi en yüksek seviyelere ulaşan negatif net faiz gelirinden geriye dönüş sağlamasına imkan verecek. Bankacılık sektörü politika faizi yükselişinde regülasyonlar nedeniyle tutmak zorunda olduğu en az 5 yıl vadeli sabit faizli devlet tahvilleri nedeniyle bir sıkıntı yaşayabilir. Ekonomi politikalarında değişiklik sinyali verilmesinin ardından zaten gösterge tahvil faizlerinde yukarı yönlü hareket başladı. 10 yıllık gösterge tahvil faizi yüzde 15’e, 5 yıllık gösterge tahvil faizi ise yüzde 12’ye dayandı. Enflasyonun yüzde 40 seviyesinde olduğu ve ikinci yarıda daha yükselmesi yılsonunda ise yine yüzde 40’ın üzerinde tamamlaması bekleniyor. Bu seviyelerdeki enflasyona rağmen tek haneye kadar gerileyen faiziyle bankalar sabit kuponlu devlet tahvilleri tutuyor.

Her şeye yani hem politika faizi artışının getireceği tahvil maliyetine hem de regülasyonların gevşetilerek de olsa sürmesi beklentisine rağmen piyasa bankacılık sektörüne için bir ay öncesinden daha olumlu bakıyor. Seçimlerden önce model portföylerden çıkan bankacılık sektörü hisseleri yeniden portföylere giriyor. Bunda yabancı yatırımcı beklentisi de büyük.

BORÇLANMA MALİYETİ HER KESİM İÇİN ARTABİLİR

Ak Yatırım yeni raporunda model portföyüne İş Bankası’nı eklediğini duyurdu. Yabancı ilgisinde bir miktar toparlanma olabileceğini ve buradaki talebin de daha çok büyük ölçekli hisselere (BIST30/BIST-100) yarayacağını tahmin eden Ak Yatırım ihracatın rekabet gücünü artırmak, ithalatı caydırmak ve cari denge ile döviz rezervlerini toparlamak için TL‘de değer kaybını tercih edeceğini düşündüğünü belirtti. Ak Yatırım’ın notunda “Yeni ekonomi yönetimi yurtdışı sermaye girişi için de çabalayacaktır. Söz konusu sermaye girişlerinin büyüklüğü TL’deki olası değer kaybının miktarı üzerinde kritik olacaktır. Önümüzdeki süreçte ayrıca bankalar, şirketler ve bireyler için borçlanma maliyetlerinin son 1,5 yıla göre oldukça yüksek seyredeceğini tahmin ediyoruz. Zaten, mevduat ve tüketici kredisi faizleri, mayıs ayında son on yılın rekor düzeyine ulaştı. Önümüzdeki haftalarda TCMB borç verme faizi ve ticari kredi faizinde de kademeli artışlar görmeyi bekliyoruz. TCMB borç faizindeki olası artış (mevduat faizi zaten yüksek seyrettiğinden) bankaların fonlama maliyetinde sınırlı bir etki yapabilir. Diğer taraftan kredi tahsisi ve faizlerindeki sınırlayıcı düzenlemeler ile dövizden TL’ye dönüşüm oranlarındaki olası iyileştirmeler bankalara önemli rahatlamalar sağlayacaktır. Özetle, makro politika geçişi, bankalara birkaç çeyrek fazladan marj baskısı getirebilir. Ancak daha uzun vadede öngörülebilirliği artıracak düzenlemeler banka değerlemelerine olumlu katkı sağlayacaktır.”