Yatırımda güvenli liman: Altın her zaman kazandırır mı?

Yayınlama: 23.12.2023 10:53:00 Güncelleme: 23.12.2023 10:57:56

Yatırımda güvenli liman: Altın her zaman kazandırır mı?

SAFA GÜMÜŞ

Altın… Bir zamanların para birimi, tarihin her kısmında insanlar tarafından ziynet eşyası olarak kullanılmış, saklanmış ve biriktirilmiş olan bir maden, emtia… Günümüzde ise yatırımcıların, ekonomik kriz, finansal piyasalardaki bilinmezlik ve kargaşa, korku gibi çeşitli sebeplerle sığındığı bir güvenli liman. Özellikle Türk halkının gözünde asla kaybettirmeyen bir yatırım aracı olarak görülen, düğünlerde bile eski bir gelenek olarak evlenen kişilere takılan, tarih romanlarında ve eski hikayelerde insanların define aramasına sebep olabilecek kadar büyük bir zenginlik umudu…

Tarih boyunca, altın kendine çeşitli kullanım alanları bulmuştur. Özellikle değiş tokuş aracı olarak uzun bir süre kullanılan altın, genellikle gümüşle birlikte tercih edilmiştir. Ancak, kolay taşınabilir kâğıt paraların piyasa ağırlığının artmasıyla birlikte, altın basılan paraların değerini belirleme amacıyla standart bir role evrilmiştir. Günümüzde bile, merkez bankaları dahil birçok kuruluş, altını rezerv olarak yüksek miktarlarda bulundurmaya devam ediyor. Dolayısıyla bu ve bunlar gibi birçok durum, altının tarihsel açıdan güvenli bir liman olarak kabul edilmesine yönelik birçok kanıtın bulunduğunun en net göstergesi.

Peki altın cidden güvenli bir liman mıdır? Yatırımcısına her zaman kazandırır mı? Başka bir ifadeyle tekrar sormak gerekirse, altın zarar ettirmez mi?

Öncelikle altın hangi durumlarda yatırım için odak noktası haline gelir bunu bir araştıralım.

“Güvenli liman” olarak adlandırılan altın, özellikle korku ikliminin yüksek olduğu, finansal piyasalarda bir bunalımın sezildiği, ekonominin sekteye uğramasının an meselesi olduğu ve belirsizliğin yüksek olduğu zamanlarda gözde bir yatırım aracıdır. “Güvenli liman” ismini de esas itibarıyla buradan alır. Grafiklere ve tarihe kısa bir göz attığımızda bunu daha net bir şekilde görmek de mümkün.

2008 Ekonomik Krizi ya da bir diğer adıyla “Büyük Durgunluk” döneminin ardından Avrupa’da yaşanan “Kamu Borcu Krizi” zamanlarında altının hareketi bu duruma güzel bir örnek. Ekonomik krizin ardından yaşanan ve Avrupa’yı büyük bir bunalımdan başka bir büyük bunalımın içine atan borç krizi, o tarihlerde piyasalarda büyük bir belirsizlik ve korku havası estirmişti. Yatırımcılar ise bu belirsizlik ortamından korunmanın çaresini “altın” yatırımında bulmuşlardı. O dönemde altın ons başına 1.921 dolar seviyelerine çıkmış, ardından 2012 yılının ortalarında değer kaybetmişti.

Daha güncel bir örnek ile devam edelim. 2019’un sonu 2020 yılının başlarında ortaya çıkan ve etkisini geçtiğimiz senenin ortalarına kadar yıkıcı bir şekilde hissettiren COVID-19’un yarattığı ekonomik belirsizliğin etkisiyle altın 2017 yılındaki dip seviyelerinden 2020 yılının ortasında tarihi zirvesini görmeyi başarmıştı. O dönem altın tarihinde ilk kez ons başına 2.075 dolar gibi bir değere çıkarak ‘tedirgin’ yatırımcıları kanatları altına alma ve onları koruma görevini üstlenmişti.

Bu dönemde özellikle yatırımcıların altına yönelmesinin sebebi ise ekonomilerde kesin gözüyle bakılan bir bozulma olacağı ve şirketlerin karlarında yüksek düşüşler yaşanacağıydı. COVID-19 tedbirleri kapsamında alınan kararlar, dışarı çıkma yasağı gibi talep üzerine olumsuz etki yaratan önlemlerle birlikte, üretim faaliyetlerini aksamasına yol açacak, tedarik zincirini uzun bir süre olumsuz yönde etkileyecek bir dizi önleme de yol açmıştı. Bütün bunların ışığında altının değeri ise dolar cinsinden hızla yükselmişti. Yatırımcılar sis bulutlarından gözlerinin önlerini bile göremedikleri bir ortamda çareyi yine ‘güvenli’ limana sığınmakta yani altına hücum etmede bulmuşlardı.

Son krizi ve belirsizlik ortamını ise günümüzde yaşıyoruz. Hızla artan faiz oranları, COVID-19 tedbirlerinin günümüze yansıyan ekonomik bozulmaları, ABD borç tavanı krizi ve bütün bunların üstüne en çarpıcı olarak ABD’de bir dizi bankanın iflas etmesi, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesi sebebiyle ortaya çıkan enerji krizi, İsviçre’de dev Credit Suisse’nin iflastan ancak rakibi UBS tarafından satın alınarak kurtulması, İsrail – Hamas savaşı, faiz patikasından ne zaman sapılacağına bir türlü karar veremeyen ve piyasalara sürekli olarak farklı görüşler pompalayarak sisli görünümü daha da artıran Amerika Merkez Bankası… Bunların hepsi, altının güvenli liman özelliğini yatırımcılara tekrar anımsatan gelişmeler oldu. Nitekim bu yaşananların etkisiyle altın tarihi zirvesine tekrar ulaştı hatta kısa bir süre de olsa geçti. İçinde bulunduğumuz aralık ayının ilk günlerinde altın 2.100 doların üstüne çıkarak yaklaşık 2.145 dolar seviyesine kadar tırmanmayı başardı. Ne büyük bir başarı ama…

YILLAR SÜREN ZARAR: HER ZAMAN KAZANMAK MÜMKÜN DEĞİL!

Peki bu kriz ortamı son bulduğunda, belirsizlikler kaybolduğunda ve ekonomik görünüm tekrar toparlandığında ne olur? Bu sorunun yanıtını 2011 – 2020 yılları arasında bulmak mümkün.

Zirve noktadan altın yatırımı yapan birisi için 9 yıllık bir zarar! İşte cevap tam olarak bu.

Ekonomik belirsizliğin arttığı ve yatırımcıların korku iklimi içerisinde tir tir titrediği bir dönemde altın fiyatlarının bir güvence sağlayacağını düşünüp altının zirveye yakın olduğu noktalardan gerçekleştirilen bir yatırım işlemi, 2011 yılından 2020 yılının ağustos ayına kadar bir yatırımcının zarar etmesine sebep olabilir. Hayal edin, 9 yıl boyunca tasarruflarınızı değerlendirdiğiniz “güvenli liman”ın tekrar yükselmesi için, kriz olmasını bekliyorsunuz… 2011 yılında zirve nokta olan 1.921 dolar seviyesinden altın yatırımı yapan bir kişi, tarihler 2020 yılını gösterdiğinde yatırıma giriş noktasındaki tutara henüz ulaşabilmişti.

Peki altının “güvenli liman” olduğu bir yalan mı? Aslında bu pek de yalan bir söylem sayılmaz. Sadece piyasalar ve yatırımcılar tarafından yanlış anlaşılmış bir yatırım davranışı.

Altın “güvenli” bir limandır, çünkü ekonomik belirsizliğin yüksek olduğu kriz ortamlarında iyi performans gösterme olasılığı daha yüksektir. Bu özelliği onu ‘kriz’ zamanları için vazgeçilmez bir yatırım aracı yapar. Ancak bu altının devamlı bir kazanç sağlayacağı ve sonsuza dek yükseleceği anlamına gelmez. Kısacası güvenli liman demek, sonsuz bir değer artışı ve kazanç anlamına gelmekten çok uzaktır. Örneğimizde de görüldüğü üzere, bazı yatırımlar 9 yılı aşkın bir şekilde zararda kalabilir.

ALTIN YATIRIMINDA ÖNEMSENMEYEN NOKTA: ALTERNATİF YATIRIMIN GETİRİSİ

Başka bir bakış açısıyla bakarsak, altının tarihte hep yukarı yönlü bir hareket izlediğini görebiliriz. Ancak bu, altının yine her dönem için güvenli ve kazançlı bir yatırım aracı olduğunu bize göstermez. Bunu en temel sebebi ise “alternatif yatırımın” getirisidir. Başka bir ifadeyle, altına yatırılan bir miktar paraya karşın, aynı tutardaki paranın belirli bir dönem içerisinde başka bir yatırım aracında daha fazla değerlenebilecek olmasıdır. Yani 2011 yılında altının daha da yükseleceğini ve bu kriz ortamının bir sonu olmadığını düşünüp zirveye yakın bir yerden altın alıp 2020 Ağustos ayına kadar zararda bekleyen bir kişi, aynı dönem herhangi bir Avrupa veya Asya borsasına yatırım yapsaydı, daha fazla bir kazanç elde edebilirdi. Veya bu riski bile göze almayıp parasını cüzi bir faiz oranıyla bankaya yatırması bile, daha yüksek bir kazanç elde etmesine sebep olurdu. Üstelik bu yüksek ihtimalle reel bir kazancı yatırımcıya sunardı.

UZUN VADEDE GÜVENLİ LİMAN ‘YOKTUR’

Ünlü iktisatçı John Maynard Keynes’in ‘Uzun vadede hepimiz ölüyüz’ diye ikonikleşmiş bir sözü vardır. Bu sözü esas itibarıyla biraz değiştirerek ‘altın’ yatırımı için de söylemek mümkün. “Uzun vadede altına yatırılan para ölüdür”

Söylediğim sözün biraz iddialı olduğunun farkındayım. Ancak izin verin bunu ‘gerçek’ bir örnek ile açıklayayım.

1928 yılında, yani S&P 500 endeksinde 4 yılda yaklaşık yüzde 80’lik bir değer kaybına sebebiyet verecek olan 1929 Büyük Buhranı’ndan yalnızca bir yıl önce, bu endekse 100 dolar yatırmış olsaydınız günümüzde 624 bin dolara sahip olurdunuz. Aynı tarihte aynı tutarda altın almış olsaydınız elinizde yalnızca 8 bin 860 dolar olurdu. Bu altın yatırımı ile aynı tutardaki borsa yatırımı arasında nominal olarak yaklaşık 70 katlık bir getiri farkı olduğu anlamına gelir. Ayrıca S&P 500’ün yıllık bileşik getirisi 1928-2022 arasında yüzde 9,32 olarak hesaplanabilirken bu oran ons cinsinden altın için yalnızca yüzde 4,89’dur. Dolayısıyla üzülerek söylemek zorundayım ki 100 yılı aşkın perspektif bize gösteriyor ki 100 dolarınız varsa ve bu doların gelecekte ‘ölmesini’ yani bir hiçe dönüşmesini istemiyorsanız altına değil borsaya yatırım yapmak zorundasınız. Amerika’nın ünlü yatırımcılarından olan Phil Fisher gibi isimler aynı ‘ölü’ yatırım tanımını devlet tahvilleri için de yaparlar. Gözünüzü uzağa her diktiğinizde yatırım ufkunuzda gözükmesi gereken en önemli şey reel ekonominin bölünmez bir parçası olan ve makro çerçeveye ‘altından’ daha fazla bağımlı olan borsa yatırımıdır.

Ayrıca şunu belirtelim. Altının getirisi bir endeksten bağımsız olduğu için sabittir. Ayrıca Türkiye’deki altınların fiyatı ons altının dolar değeri üzerinden hesaplandığı için dünyanın her yerinde aynı miktarda paraya aynı miktarda altın alabilirsiniz. Dolayısıyla TL olarak altın yatırımı yaptığınız zaman da ek olarak elde ettiğiniz tek şey TL’nin değer kaybetmesinden kaynaklanan dolar getirisidir. Bunun yanında hesaplamamızda kullandığımız S&P 500 endeksi ise Amerika’daki en kıymetli 500 şirkete yaptığınız farazi bir yatırımı ve bu endeksin temettüler ile birlikte getirisini temsil eder. Warren Buffet ve Phil Fisher gibi isimlerin bu endeksin ortalama getirisini defalarca kez geçtiğini biliyoruz. Dolayısıyla endekse bağlı kalmadan kendi portföyünüzü araştırarak oluşturmanız durumunda yıllık bileşik kazancınızın S&P 500 için veya herhangi bir borsa yatırımı için yüzde 9,32’lik endeks getirisini geçme olasılığı var. Dolayısıyla özelleştirilmiş ve üstüne iyi çalışılmış bir hisse senedi portföyü ile altın yatırımından elde edeceğiniz kazancın uzun vadede 70 değil 170 veya 270 katını elde etmekte mümkün.

Oysa altın yatırımında bunu yapmanız neredeyse olanaksızdır. Çünkü varlık cinsi olarak altının farklı türleri yoktur. Bununla birlikte bileşik yüzde 4,89’luk getiriyi geçmeniz için yapabileceğiniz tek şey müthiş bir 6. hisse sahip olup en düşükten aldığınız altınları piyasa en tepe noktasına çıkınca satmaktır.