Bu işsizlikte bir iş var! Kusursuz dezenflasyon

Yayınlama: 17.02.2024 11:46:00 Güncelleme: 17.02.2024 11:46:34

Bu işsizlikte bir iş var! Kusursuz dezenflasyon

Son yıllarda makroekonomide "kusursuz dezenflasyon" olarak bilinen ancak henüz tam olarak kavramsallaşmamış yeni bir söylem ortaya çıkmıştır. İşsizlik oranlarında artışa yol açmadan hedeflenen enflasyon seviyelerine ulaşmayı ifade eden bu terim, ekonomi çevrelerinde ciddi tartışmalara yol açmıştır. Aralarında teknik ve süreç anlamında küçük farklar olmasına rağmen “yumuşak iniş” kavramı ile birlikte sıkça kullanılmaktadır. Kusursuz dezenflasyonda büyüme ve istihdam korunarak enflasyon düşürülürken, yumuşak inişte resesyona girmeden büyüme azaltılarak enflasyonu kontrol altına alınarak ve fiyat istikrarı sağlanır. Her iki durum için de FED başkanı J. Powell dezenflasyonun başladığını ancak kusursuz dezenflasyonun henüz gerçekleşmiş olmadığını, yumuşak inişin mümkün ama henüz hedefe ulaşılmadığını söyleyerek, bunun için daha fazla kanıt ve güvenceye ihtiyaç olduğunu iletişim kanallarıyla piyasalara sinyaller gönderiyor. Kısaca dezenflasyonun deflasyona, yumuşak inişin de sert inişe dönemeyeceğinden emin olmak istiyor.  

Geçenlerde tanınmış ekonomist Paul Krugman, resesyona girmeden (işsizliği artırmadan) enflasyonun kusursuz bir şekilde düşürülmesinin gerçeğe dönüşebileceğini açıkladı. Bunun Powell tarafından açıklanması şimdilik zor olsa da; sıkı para politikaları sıkı işgücü piyasalarıyla birlikte hareket etti ve özellikle salgın sonrası dönemde uzaktan çalışma gibi esnek koşullar, artan işsizlik ödenek ya da yardımları, kadınların işgücüne katılımının artması, erken emeklilik, beceri uyumsuzluğu ve göç gibi işgücü piyasasının gelişen dinamikleri kusursuz dezenflasyonu destekler nitelikte görünmektedir.

Federal Rezerv'in artan politika faiz oranları başta olmak üzere uygulanan parasal sıkılaştırma politikaları ABD ekonomisinin manşet enflasyonunda Haziran 2022'deki yüzde 9,1'den Ocak 2024'te yüzde 3,1'e kayda değer bir düşüşe yol açarken, işsizlik oranı da aynı dönemde yüzde 3,6'dan yüzde 3,7'e çıkarak neredeyse değişmedi. Benzer şekilde, AB bölgesindeki son işsizlik ve enflasyon verileri de kusursuz dezenflasyon kavramını desteklemektedir.

İleriye bakıldığında, Kıta Avrupası'nda dezenflasyondan doğrudan deflasyona geçiş potansiyeli dikkate alınması gereken bir konu olmaya devam ediyor. Dahası, AB ve ABD'nin ötesinde küresel ekonomilerdeki kusursuz dezenflasyon örnekleri ilgi çekici vaka çalışmaları olarak görünüyor. Bu konuda makroekonomide gelecekte çok sayıda bilimsel araştırma, yayın ve raporları göreceğiz gibi.

Türkiye’nin makroekonomi manzarasına baktığımızda, bu yıl ortalarında başlaması beklenen dezenflasyon sürecinin kusursuzluk potansiyeline dair soru işaretlerini gündeme getirdiği açıkça görülüyor. Hükümet programlarından elde edilen bilgiler, ekonomi yönetiminin beyanları ve Merkez Bankasının raporlarından elde edilen bilgi ve bulgular dikkate alındığında dezenflasyon sürecinde işsizlik oranlarının performansını çıktı açığı ile birlikte görebileceğiz. Merkez Bankasının son enflasyon raporunda çıktı açığı bir çeyrek gecikmeyle ancak ikinci çeyrekte sıfırlanıyor yani üretim düzeyi potansiyel düzeyine geliyor ve son iki çeyrekte de yüzde 3’e kadar potansiyelin altına iniyor. Merkezin enflasyon raporunda Türkiye’nin potansiyel üretimini göremediğimiz için ekonomik büyümenin tam olarak ne kadar olacağını ve OVP’de verilen yüzde 4’ün ne kadar altında kalacağını da kestirmek biraz zor gibi. Ne kadar potansiyelin altında kalacağımızı kestirebilsek dahi bunun işsizlik oranlarına ne kadar etki edeceğini günümüz ekonomilerindeki kusursuz dezenflasyon sürecinde yaşamadan bilemeyeceğiz gibi.

Sonuç olarak, çıktı açığı, dezenflasyon ve bunların işsizliğe etkisi arasındaki etkileşim, ABD ve AB ekonomilerindeki deneyimlere benzer şekilde, Türkiye ekonomisinde bu yılın ikinci yarısında yaşanması beklenen dezenflasyon sürecinin kusursuz mu yoksa kusurlu mu olacağı sorusu elbette büyük merak konusu.

Kusursuz dezenflasyona ilişkin bu düşündürücü konu, süregelen tartışmaları ve sonuçlarıyla birlikte, ekonomik dinamiklerin ilgi çekici bir incelemesine zemin hazırlıyor. Bu kavram gelişmeye devam ettikçe, tarihsel gözlemlerden ve çağdaş ekonomik gerçeklerden yararlanarak yeni tartışmalara yol açmayı ve ekonomik teorileri şekillendirmeyi vadediyor. Enflasyon ile işsizlik arasındaki ters ilişkiyi gösteren geleneksel Phillips eğrisi uzun süredir ekonomi politika tartışmalarının odak noktası olmuştur. Ancak bugünlerde özellikle ekonomilerde sıkı para politikalarının sonuçları ve tartışmaları bağlamında kusursuz dezenflasyon ve yumuşak iniş Phillips eğrisine meydan okumaktadır.