Şerit değişti, peki yol?

Yayınlama: 26.06.2023 09:22:00 Güncelleme: 26.06.2023 09:33:29

Şerit değişti, peki yol?

Merkez Bankası’nın 27 ay sonra gerçekleştirdiği faiz artışı ile rasyonel zemine dönüşün ilk adımı atılmış oldu. Burak Arzova Hocanın deyimi ile “şerit değişti”, politika faizi yüzde 8,5’ten yüzde 15’e yükseltildi. Merkez Bankası “parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir” yönlendirmesi ile bunun bir başlangıç olduğu vurgusunu da yaptı. Hatta “parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir” diyerek faiz artışlarının aynı sertlikte olmasa da devam edebileceği iletişimini yaptı. Faiz artış oranını doğru tahmin eden Societe Generale, Temmuz ve Ağustos’ta 5’er puanlık artışlar ile politika faizinin yüzde 25’e çıkmasını bekliyor.

Para politikası metni ise kısaldı ve sadeleşti. Örneğin “küresel barış ortamının tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağı” gibi tartışmalı ifadeler metinde artık yok. Faiz artışı ile ortodoks hale gelen metinde eski dönemden kalan izler de yer alıyor. Metindeki “cari dengeyi iyileştirecek stratejik yatırımları desteklemeye devam edeceğiz” sinyali ise hükümetin cari açığı düşürme hedefine bir atıf gibi duruyor.

Piyasa beklentisinin altında kalan bu artış sonrası Dolar/TL hızlı bir şekilde 25 seviyesinin üzerine çıktı. Kur 14 Mayıs seçimleri öncesinde 20’nin altındaydı. Kurun bu hareketi ile birlikte kararı eleştiren ekonomistler toplantının önemli bir sınav olduğu ancak artışın yetersiz kaldığı görüşünde. Merkez Bankası’nın siyasetin baskısı ile ancak yüzde 15’e kadar izin alabildiğini öne sürüyorlar. Yeterince güçlü gelmeyen bu artış ile birlikte enflasyonun kontrol edilemeyeceğini düşünüyorlar.

Peki, bu faiz artışı enflasyonu düşürmeye yetecek mi? Amaç enflasyonu mu düşürmek yoksa ülkeye döviz girişini mi sağlamak? Soruyu “her ikisi de” şeklinde yanıtlıyor olabilirsiniz ancak öncelik söz konusu olduğunda sıralama sanki biraz değişebilir. Merkez Bankası’nın rezervleri ile ilgili durum malum. Son dört haftadır negatif bölgede olan net rezerv geçen hafta 0,5 milyar dolara çıktı. Swap harici net rezerv ise hala eksi 60,5 milyar dolarda. Beklentinin altında kalan faiz artışı ile öncelikli amacın TL’deki değer kaybı ile paralel ülkeye para girişini sağlamak olduğu anlaşılıyor.

Belki de faiz oranı bilinçli bir şekilde düşük tutuldu. Peki, kurun bu hızlı yükselişi rahatsız etmedi mi? Uzun süredir “TL aşırı değerli” diye şikayet eden ihracatçıların sesi pek çıkmıyor. “Maldivler’den pahalı hale geldik” tartışmalarının ortasında turizm sektörü mutlu. Kur korumalı mevduatı olanların kafası zaten rahat. Elinde dolar olan şirket ve vatandaş da memnun. Elbette dolara karşı TL’de kısa sürede gerçekleşen bu hızlı değer kaybı dikensiz gül bahçesi değil. Öncelikle enflasyon beklentileri bir tur daha bozuluyor. Zaten yapışkan olan enflasyonu indirmek daha da zorlaşıyor. Asgari ücret ayarlaması, en düşük memur maaşı tartışmaları ile birlikte maliyetler fiyatlara bindirilirken ürün ve hizmetlere yeni zamlar geliyor.

Öncelikli amaç enflasyon ile katı bir mücadeleden ziyade 2024’te yapılacak yerel seçimlere kadar ekonomiye sert fren yaptırmadan ülkeye para girişini sağlayacak rasyonel bir yolu düzenlemek. Faiz artışı ile şerit değişti, enflasyon ile mücadele ise zorlu ve uzun bir yolculuk.